J’dis plus : “I love you”
– Daha fazlasını söylüyorum: “Seni seviyorum”
Suffit d’une kichta d’vant tes yeux pour que tu voies flou
– Sadece bir kichta d’vante gözlerin bulanıklaşsın diye
Tellement d’bitches veulent m’avoir, ce truc me rend fou
– O kadar çok kaltak bana sahip olmak istiyor ki, bu şey beni delirtiyor
Plein de zéros après le un, j’en veux beaucoup
– Birinden sonra bir sürü sıfır, çok istiyorum
Non, on se comprend pas, j’peux pas galérer avec eux
– Hayır, birbirimizi anlamıyoruz, onlarla uğraşamam.
Avec eux, je m’éteins pour pas réveiller La Bête
– Canavarı uyandırmamak için onlarla kapatıyorum.
Un génie ou un fils de tain-p’, je n’préfère aucun des deux
– Bir dahi ya da tain-p’nin oğlu, ikisini de tercih etmem.
Déprimé, faut m’payer pour qu’j’vienne faire la fête (Oh)
– Depresyonda, partiye gelmem için bana para ödemelisin (Oh)
T’as pas b’soin d’m’envoyer dix messages
– Bana on mesaj göndermenin sakıncası var mı
Dans la même journée, t’as pas b’soin d’faire ce cinéma
– Aynı gün, bu filmi yapmak zorunda değilsin.
La vie : un snuff movie et je suis vidéaste
– Hayat: bir enfiye filmi ve ben bir kameramanım
La vie : un snuff movie et je suis vidéaste
– Hayat: bir enfiye filmi ve ben bir kameramanım
Même perdu dans la nuit, je suis suivi des astres
– Gecenin içinde kaybolsam bile, beni yıldızlar takip ediyor.
J’peux plus faire marche-arrière, j’ai déjà mis les gaz (Oh)
– Geri dönemem, zaten gazı açtım (Oh)
Touchez plus à rien, j’ai ma vie idéale (Idéale)
– Başka bir şeye dokunma, ideal hayatım var (İdeal)
Y a plus qu’à décorer, j’t’attends pour Ikea (Ikea)
– Süsleyecek daha çok şey var, seni Ikea için bekliyorum (Ikea)
Échelon, écurie contre la pénurie (Yeah)
– Kademe, kıtlığa karşı kararlı (Evet)
J’traîne à l’armurerie, enfoiré, j’étudie (Yeah)
– Cephanelikte takılıyorum, orospu çocuğu, çalışıyorum (Evet)
Faut qu’je démolisse pour tous les démunis (Han)
– Tüm yoksullar için yıkmak zorundayım (Han)
C’est pas tes lubies, là, j’me dénomine
– Bu senin tuhaflıkların değil, şu an umurumda değil.
DeVal, Elohim sur la mélodie, j’épate Héloïse
– DeVal, melodide Elohim, Heloise’ı hayrete düşürüyorum
Pas qu’en théorie, bitch, on dort jamais
– Teoride öyle değil kaltak, asla uyumazız.
Si tu m’vois pas avant seize heures, j’patientais au lit, j’voyais tout en ebony
– Eğer beni saat on altıdan önce göremezsen, yataktaydım, tamamen abanoz içindeydim.
Tu dis qu’ce monde est cruel, ça s’trouve, c’est toi qu’es maudit (Ah)
– Bu dünyanın acımasız olduğunu söylüyorsun, ortaya çıkıyor, lanetlenen sensin (Ah)
Y a du sang qui coule d’ma page, j’ai l’impression d’être maudit (Ouh-ouh)
– Sayfamdan kan akıyor, lanetlendiğimi hissediyorum (Whoo-whoo)
Plutôt vivre dans l’sale que d’vivre dans l’déni (Yeah-yeah-yeah, yeah-yeah-yeah)
– Karanlıkta yaşamak yerine karanlıkta yaşamak (Evet-evet-evet, evet-evet-evet)
Et j’ai tellement trop de bitches, pour les baiser, il m’faudrait deux vies (Oh non, non, oh non, non)
– Ve o kadar çok sürtüğüm var ki, onları becermek için iki hayatım olacaktı (Oh hayır, hayır, oh hayır, hayır)
Plutôt vivre dans l’sale que d’vivre dans l’déni
– Karanlıkta yaşamaktansa karanlıkta yaşamayı tercih ederim
Lorsque j’allume ces tes-traî, j’éteins mon mobile
– Bu testleri açtığımda cep telefonumu kapatıyorum.
Et, quand j’m’en fous qu’on s’en foute, je m’en contrefiche (Wow)
– Ve, umursamadığımız umurumda değilken, umurumda değil (Vay canına)
Vas-y, arrête tes sottises, descends d’la pension mobile (Vas-y, descends)
– Devam et, saçmalamayı kes, mobil emekli maaşından çık (Devam et, in)
T’es comme le Ying et l’Yang, tu n’fais que d’te contredire (Rah)
– Sen Ying ve Yang gibisin, sadece birbiriyle çelişiyorsun (Rah)
Mmh, ouais, mais nan (Mmh, ouais, mais nan, tu vois c’que j’veux dire ?), yeah
– Mmh, evet, ama hayır (Mmh, evet, ama hayır, ne demek istediğimi anlıyor musun?), evet
Mmh, ouais, mais nan
– Mmh, evet, ama hayır
Nan, nan, nan, nan, nan, nan, nan
– Nah, nah, nah, nah, nah, nah, nah, nah
Sortez-nous la Belvédère, on est sur scène dans deux heures (Wow)
– Bizi Belvedere’den çıkarın, iki saat içinde sahnedeyiz (Vay canına)
En une clope, je vide un verre, ça m’remplit un peu le cœur (Wow)
– Bir sigarada, bir bardağı boşaltıyorum, kalbimi biraz dolduruyor (Vay)
En guerre contre Lezarman, j’affronte comme des dinosaures (Wow)
– Lezarman’la savaşta, dinozorlar gibi savaşıyorum (Vay canına)
Et j’me réveille dans les chiottes, à la recherche du bonheur (Wow)
– Ve bokun içinde uyanıyorum, mutluluğu arıyorum (Vay canına)
C’est tellement la de-mer partout qu’tu ressens même plus l’odeur (Wow)
– Artık koku (Wow)hatta her yer denize değil
J’ai jamais lâché l’affaire depuis le Redskins pullover (Wow)
– Redskins kazağından beri davayı hiç düşürmedim (Vay canına)
Là, j’envoie tellement de flows, ça s’voit dans sa culotte (Wow)
– Orada, o kadar çok akış gönderiyorum ki, külotunda gösteriyor (Vay canına)
Sans toi, je ne sers plus à rien comme un rappeur plus auteur (Wow)
– Sensiz, artık rapçi olarak daha fazla yazara alışkın değilim (Vay canına)
Y a du sang qui coule d’ma page, j’ai l’impression d’être maudit (Ouh-ouh)
– Sayfamdan kan akıyor, lanetlendiğimi hissediyorum (Whoo-whoo)
Plutôt vivre dans l’sale que d’vivre dans l’déni (Yeah-yeah-yeah, yeah-yeah-yeah)
– Karanlıkta yaşamak yerine karanlıkta yaşamak (Evet-evet-evet, evet-evet-evet)
Et j’ai tellement trop de bitches, pour les baiser, il m’faudrait deux vies (Oh non, non, oh non, non)
– Ve o kadar çok sürtüğüm var ki, onları becermek için iki hayatım olacaktı (Oh hayır, hayır, oh hayır, hayır)
Plutôt vivre dans l’sale que d’vivre dans l’déni
– Karanlıkta yaşamaktansa karanlıkta yaşamayı tercih ederim
J’dis plus : “I love you”
– Daha fazlasını söylüyorum: “Seni seviyorum”
Suffit d’une kichta d’vant tes yeux pour que tu voies flou
– Sadece bir kichta d’vante gözlerin bulanıklaşsın diye
Tellement d’bitches veulent m’avoir, ce truc me rend fou
– O kadar çok kaltak bana sahip olmak istiyor ki, bu şey beni delirtiyor
Plein de zéros après le un, j’en veux beaucoup
– Birinden sonra bir sürü sıfır, çok istiyorum
Kategoriler