He said, “Let’s get out of this town
– Dedi ki, ” Hadi bu kasabadan çıkalım.”
Drive out of the city, away from the crowds”
– Şehirden uzaklaşın, kalabalıktan uzak durun”
I thought, “Heaven can’t help me now”
– “Cennet artık bana yardım edemez” diye düşündüm.
Nothing lasts forever
– Hiçbir şey sonsuza dek sürmez
But this is gonna take me down
– Ama bu beni alaşağı edecek.
He’s so tall and handsome as hell
– O kadar uzun ve yakışıklı ki.
He’s so bad, but he does it so well
– O çok kötü, ama bunu çok iyi yapıyor.
I can see the end as it begins
– Sonunu başladığı gibi görebiliyorum.
My one condition is
– Tek şartım
Say you’ll remember me
– Beni hatırlayacağını söyle
Standin’ in a nice dress
– Güzel bir elbisenin içinde duruyorum.
Starin’ at the sunset, babe
– Gün batımına bakıyorum bebeğim.
Red lips and rosy cheeks
– Kırmızı dudaklar ve pembe yanaklar
Say you’ll see me again
– Beni tekrar göreceğini söyle.
Even if it’s just in your
– Sadece senin içinde olsa bile
Wildest dreams, ah, ha
– En çılgın rüyalar, ah, ha
Wildest dreams, ah, ha
– En çılgın rüyalar, ah, ha
I said, “No one has to know what we do”
– “Kimse ne yaptığımızı bilmek zorunda değil” dedim.
His hands are in my hair, his clothes are in my room
– Elleri saçımda, kıyafetleri odamda.
And his voice is a familiar sound
– Ve sesi tanıdık bir ses
Nothin’ lasts forever
– Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
But this is gettin’ good now
– Ama bu artık iyiye gidiyor.
He’s so tall and handsome as hell
– O kadar uzun ve yakışıklı ki.
He’s so bad, but he does it so well
– O çok kötü, ama bunu çok iyi yapıyor.
And when we’ve had our very last kiss
– Ve son öpücüğümüzü aldığımızda
My last request is
– Son isteğim
Say you’ll remember me
– Beni hatırlayacağını söyle
Standin’ in a nice dress
– Güzel bir elbisenin içinde duruyorum.
Starin’ at the sunset, babe
– Gün batımına bakıyorum bebeğim.
Red lips and rosy cheeks
– Kırmızı dudaklar ve pembe yanaklar
Say you’ll see me again
– Beni tekrar göreceğini söyle.
Even if it’s just in your
– Sadece senin içinde olsa bile
Wildest dreams, ah, ha (Ha, ha)
– En çılgın rüyalar, ah, ha (Ha, ha)
Wildest dreams, ah, ha
– En çılgın rüyalar, ah, ha
You’ll see me in hindsight
– Geriye dönüp baktığımda beni göreceksin.
Tangled up with you all night
– Siz bütün gece karmakarışık
Burnin’ it down
– Yakıp yıkmak
Someday, when you leave me
– Bir gün, beni terk ettiğinde
I bet these memories
– Bahse girerim bu anılar
Follow you around
– Takip
You’ll see me in hindsight
– Geriye dönüp baktığımda beni göreceksin.
Tangled up with you all night
– Siz bütün gece karmakarışık
Burnin’ (Burnin’) it (It) down (Down)
– Yakıyor (Yakıyor) o (O) aşağı (Aşağı)
Someday, when you leave me
– Bir gün, beni terk ettiğinde
I bet these memories
– Bahse girerim bu anılar
Follow (Follow) you (You) around
– Etrafında (İzleyin) (siz) izleyin
(Follow you around)
– (Seni takip ediyorum)
Say you’ll remember me
– Beni hatırlayacağını söyle
Standing in a nice dress
– Güzel bir elbiseyle ayakta
Starin’ at the sunset, babe
– Gün batımına bakıyorum bebeğim.
Red lips and rosy cheeks
– Kırmızı dudaklar ve pembe yanaklar
Say you’ll see me again
– Beni tekrar göreceğini söyle.
Even if it’s just pretend
– Sadece rol yapsa bile
Say you’ll remember me
– Beni hatırlayacağını söyle
Standin’ in a nice dress
– Güzel bir elbisenin içinde duruyorum.
Starin’ at the sunset, babe
– Gün batımına bakıyorum bebeğim.
Red lips and rosy cheeks
– Kırmızı dudaklar ve pembe yanaklar
Say you’ll see me again
– Beni tekrar göreceğini söyle.
Even if it’s just in your (Just pretend, just pretend)
– Sadece (gibi davran)olsa bile
Wildest dreams, ah, ha (Ah)
– En çılgın rüyalar, ah, ha (Ah)
In your wildest dreams, ah, ha
– En çılgın rüyalarında, ah, ha
Even if it’s just in your
– Sadece senin içinde olsa bile
In your wildest dreams, ah, ha
– En çılgın rüyalarında, ah, ha
In your wildest dreams, ah, ha
– En çılgın rüyalarında, ah, ha
Kategoriler