Woo!
– Woo!
Said I’d understand when I’m older
– Büyüdüğümde anlayacağımı söyledi.
Said I’d understand the things they do
– Yaptıkları şeyleri anlayacağımı söyledi.
Falls asleep on their shoulder in the break room
– Dinlenme odasında omzunda uyuya kalır.
She falls asleep on their shoulder in the break room
– Dinlenme odasında omuzlarında uyuya kalıyor.
She said she’d been inside for too long
– Çok uzun zamandır içeride olduğunu söyledi.
Well, no shit, could you tell us something new?
– Kahretsin, bize yeni bir şey söyleyebilir misin?
You can tell he’s lying cause his lips move
– Yalan söylediğini söyleyebilirsin çünkü dudakları hareket ediyor.
You can tell he’s lying cause his lips move
– Yalan söylediğini söyleyebilirsin çünkü dudakları hareket ediyor.
It must be nice to be the reason
– Sebebi olmak güzel olmalı.
His work, it ain’t so bleak
– İşi o kadar da kasvetli değil.
That must be what motivates you
– Seni motive eden şey bu olmalı.
That must be what motivates you
– Seni motive eden şey bu olmalı.
All he needs is to see you smiling
– Tek ihtiyacı seni gülümserken görmek.
While you light up his whole week
– Sen onun bütün haftasını aydınlatırken
Imagine the kind of things he’d do to you
– Sana bir zararı mı dokundu şeyleri düşün
If there weren’t so many cameras
– Bu kadar çok kamera olmasaydı
And you’re keeping a dark secret
– Ve karanlık bir sır saklıyorsun
But you’re talking in your sleep
– Ama uykunda konuşuyorsun.
Totally banned from the kitchen
– Mutfaktan tamamen yasaklandı
You’re such a workplace health concern
– Sen işyerinde sağlık endişesisin.
But they wouldn’t tip you if it healed you
– Ama seni iyileştirseydi bahşiş vermezlerdi.
No, they wouldn’t tip you if it healed you
– Hayır, seni iyileştirseydi bahşiş vermezlerdi.
She says the country’s sweating out a fever
– Ülkenin ateşi terlediğini söylüyor.
A fever born by what you do
– Yaptıklarınla doğan bir ateş
And what kind of pressure do they put on you?
– Peki sana ne tür bir baskı yapıyorlar?
What kind of pressure do they put on you?
– Sana ne tür bir baskı yapıyorlar?
At least she’s waiting for you
– En azından seni bekliyor.
Glass of wine after a long day
– Uzun bir günün ardından bir kadeh şarap
She’ll dry your eyes and serve the entrée
– Gözlerini kurutacak ve entrée ikram edecek.
Dry your eyes and serve the entrée
– Gözlerinizi kurutun ve entrée servis yapın
Fall asleep in her dad’s Ford Mondeo
– Babasının Ford Mondeo’sunda uyuyakalmak
That she stole from him yesterday
– Dün ondan çaldığını
You look so cute when you’re so angry
– Kızgınken çok tatlı görünüyorsun.
If I’m going down, you’re coming with me
– Eğer aşağı ineceksem, sen de benimle geliyorsun.
And you think that it gets better
– Ve sen daha iyi olacağını düşünüyorsun
Just you wait until next week
– Sadece haftaya kadar bekle.
You’re keeping a dark secret
– Karanlık bir sır saklıyorsun.
But you’re talking in your sleep
– Ama uykunda konuşuyorsun.
Kategoriler