Woo!– Woo! Said I’d understand when I’m older– Büyüdüğümde anlayacağımı söyledi.Said I’d understand the things they do– Yaptıkları şeyleri anlayacağımı söyledi.Falls asleep on their shoulder in the break room– Dinlenme odasında omzunda uyuya kalır.She falls asleep on their shoulder in the break room– Dinlenme odasında omuzlarında uyuya kalıyor.She said she’d been inside for too long– […]
Etiket: Lovejoy
I’m sure that your heart’s in the right place– Kalbinin doğru yerde olduğuna eminim.I’m sure that you break more than I make– Daha kırılmaz ben eminimMy mother says you’re up your own arse– Annem kendi kıçının üstünde olduğunu söylüyor.Like a stagehand at puppet show– Kukla gösterisindeki bir sahne gibiBut, hell, what does she know?– Ama […]
One, two, one, two, three, four– Bir, iki, bir, iki, üç, dört If the words that we spoke enough– Eğer konuştuğumuz kelimeler yeterliyse‘Cause the pubs are empty and they’re closing up– Çünkü barlar boş ve kapanıyorlar.He’s spitting spite as fast as saliva– Tükürük kadar hızlı tükürüyor.But with the prose of a standard English drunk, she […]
I lost the passion that comes with living– Yaşamanın getirdiği tutkuyu kaybettim.Since I started university– Üniversiteye başladığımdan beriI took a geography course to learn the datelines– Tarih çizelgelerini öğrenmek için coğrafya dersi aldımAnd maybe use a sextant– Ve belki bir sekstant kullanınBut now I just press facsimiles– Ama şimdi sadece fakslara basıyorumAnd you’re exactly who […]
You got the same eyes as your father– Babanla aynı gözlerin var.And you carry the same kind of temper too– Sen de aynı öfkeyi taşıyorsun.Oh, what a shame for the people of the community– Ah, toplum halkı için ne utanç verici.Favorite things, fight, and a lager– En sevdiğim şeyler, kavga ve bir biraName a better […]
It’s 3:45 (AM)– Saat 3:45 (AM)And I just bite my tongue– Ve sadece dilimi ısırıyorumUpdate me on your life– Beni hayatından haberdar etAnd now you’ve found the one– Ve şimdi onu buldun.But I don’t like his eyes– Ama gözlerini sevmiyorum.And I distrust their name– Ve isimlerine güvenmiyorum.And I hate their haircut– Ve saç kesimlerinden nefret […]
Under the weight of a broken nose– Kırık bir burnun ağırlığı altındaIt’s not that simple, but he won’t seem to notice– O kadar basit değil, ama fark etmeyecek gibi görünüyorThere must be more to this– Bunun daha fazlası olmalı.So leave those sink estates and let’s book a holiday– O yüzden o batık arazileri terk et […]
And stop– Ve dur‘Cause why’d you have to kill my cat?– Çünkü neden kedimi öldürmek zorunda kaldın?Why’d I have to take you back?– Neden seni geri almak zorunda kaldım?And time and time, I play the empath– Ve zaman ve zaman, empati oynuyorumI don’t know why– Neden bilmiyorumThere’s some lights on in an empty pub– Boş […]
You think he’d realize– Sence farkına varır mıBut he’s infatuated with ideas– Ama o fikirlere aşıkOf possessions and far-flung social policy– Mülkiyet ve uzak sosyal politikaHis daddy works on the Council– Babası konseyde çalışıyorHis missus loves the silver spoon– Metresi Gümüş kaşık seviyorSwore she’d never kiss a Tory– Asla bir Tory’yi öpmeyeceğine yemin etti.But this […]