İngilizce bağlaçlar ve kullanımları, İngilizce bağlaçlar conjunctions. İngilizce bağlaçlar konu anlatımını sayfanın en altında bulabilirsiniz.
Bağlaç nedir?
Bağlaçlar sözcük ya da cümleleri birbirine bağlamamıza yarayan kelimelerdir.
İngilizce bağlaçlar listesi – İngilizce bağlaçlar tablosu
İngilizce de en çok kullanılan bağlaçlar.
İngilizce | Türkçe | İngilizce Cümle | Türkçe Anlamı |
---|---|---|---|
after | sonra | After I finished the report, I went out for lunch. | Raporu bitirdikten sonra, yemeğe çıktım. |
although | rağmen, karşın | Although it was raining, she went out for a walk. | Yağmura rağmen dışarıya yürüyüşe çıktı. |
even though | rağmen, karşın | Even though she is good at music, she doesn’t want to be a musician. | Müzikte iyi olmasına rağmen, müzisyen olmak istemiyor. |
though | rağmen, karşın | Though she was inexperienced, they preferred her. | Tecrübesiz olmasına rağmen onu tercih ettiler. |
and | ve, ile | Cats and dogs don’t get along well. | Kediler ve köpekler iyi geçinemezler. |
as | çünkü, -iken, gibi | As it was very cold, we decided to eat inside the restaurant. | Çok soğuk olduğu için restoranın içinde yemeğe karar verdik. |
assuming that | farzedelim ki, varsayarak | She hopes to go on a long vacation, assuming she passes all her exams. | Bütün sınavlarını verdiğini varsayarak uzun bir tatile gitmeyi umuyor. |
because | çünkü, nedeniyle, -dığı için | She went to bed early because she was tired. | Yorgun olduğu için erkenden yattı. |
before | önce | Before she left home, she had made a phone call. | Evden çıkmadan önce bir telefon görüşmesi yaptı. |
but | ama, fakat, ne var ki | He was driving the car fast but carefully. | Arabayı hızlı fakat dikkatli sürüyordu. |
either… or | ya … ya da … | Either you leave or I’ll call the police. | Ya gidersin ya da polisi arayacağım. |
for | için, nedeniyle, amacıyla | Whales face danger of extinction for man hunts them in large numbers. | İnsanlar büyük miktarlarda avlandıkları için balinalar soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. |
if | eğer, -se, -sa | If you were a bit more responsible, you wouldn’t be in this mess. | Eğer birazcık daha sorumlu olabilseydin, bu karmaşanın içinde olmayacaktın. |
if | -ıp -ıpmadığını | I don’t care if he likes it or not – I’m coming! | İsteyip istemediği umrumda değil, geliyorum. |
inasmuch as | çünkü, -diğine göre | Art is a reality, not a definition; inasmuch as it approaches a reality, it approaches perfection. | Sanat, gerçeğin kendisidir, tanımı değil; çünkü gerçeğe yaklaştıkça mükemmelliğe yaklaşır. |
lest | -ecek diye, -masın diye | They didn’t turn the volume up lest they may disturb the neighbours. | Komşuları rahatsız etmesinler diye sesi çok açmadılar. |
neither… nor | ne… ne de | I neither know nor care where he is. | Onun nerede olduğunu ne biliyorum ne de önemsiyorum. |
nor | ne, ne de | He doesn’t like meat, nor does he like fish. | Ne eti ne de balığı sever. |
once | bir kez, -ir -mez | Once you make a mistake, you should correct it immediately. | Bir kere hata yaptığında, onu hemen düzeltmen gerekir. |
or | veya, ya da | I will stay in a dormitory or rent a house. | Yurtta kalacağım ya da ev kiralayacağım. |
otherwise | aksi takdirde | I’d better write it down, otherwise I’ll forget it. | Yazsam iyi olur, aksi taktirde unutacağım. |
provided (that) | koşuluyla, … olmak kaydıyla | He may come along, provided that he doesn’t make noise. | Ses çıkarmamak koşuluyla, gelebilir. |
providing | eğer, şayet, şartıyla | You friends can also come to the party providing they bring their own drinks. | Kendi içeceklerini getirmeleri koşuluyla partiye arkadaşların da gelebilir. |
since | -den beri | We haven’t seen each other since we left school. | Okuldan ayrıldığımızdan beri birbirimizi görmedik. |
since | için | Since they didn’t wait for me, I had to go alone. | Beni beklemedikleri için yalnız gitmek zorunda kaldım. |
so | bundan dolayı, bu yüzden | My knee started hurting so I stopped running. | Dizim ağrımaya başladı bu yüzden koşmayı bıraktım. |
so that | için, böylece | I wrote down a to-do list so that I could remember everything. | Yapılacaklar listesi yazdım, böylece her şeyi hatırlayabildim. |
supposing | varsayalım ki, eğer | We’d love to see you on Saturday, supposing I don’t have to work that day. | Eğer o gün işim olmazsa seni Cumartesi görmekten mutluluk duyarız. |
than | -dan, -den | It cost less than I expected. | Beklediğimden az tuttu. |
that | -dığı | I am not sure that he will come. | Geleceğinden emin değilim. |
unless | -mazsa, -madıkça | Unless this case explained properly, it will continue to confuse people. | Bu olay doğru dürüst açıklanmadıkça, insanların kafasını karıştırmaya devam edecek. |
until | -değin, -e kadar | I had never heard of that author until you told me about her. | Sen bahsedene dek o yazarı hiç duymamıştım. |
till | -değin, -e kadar | She will wait for me till I finish my work. | İşimi bitirene kadar beni bekleyecek. |
whenever | her ne zaman olursa, her … -diğinde | I feel very happy whenever I see him. | Onu her gördüğümde mutlu oluyorum. |
where | nereye, -dığı yerde | Could you tell me where the hospital is please? | Lütfen hastanenin nerede olduğunu söyler misiniz? |
whereas | -iken,-diği için, ise | He must be about fifty, whereas his wife looks about thirty. | O elli yaşında olmalı, eşi ise otuzunda görünüyor. |
wherever | her nerede, neresi | Wherever you live, there will always be disadvantages. | Her nerede yaşarsan yaşa, hep bir dezavantaj olacaktır. |
whether … (or not) | olup olmayacağını, -ip -meyeceğini | I doubt whether it’ll work. | İşe yarayıp yaramayacağından şüpheliyim. |
while | sırasında, -iken | While I was walking up the street, I ran into an old friend of mine. | Sokakta yürürken eski bir arkadaşıma rastladım. |
yet | fakat, ancak | She didn’t feel well, yet she still went to work. | Kendini iyi hissetmiyordu, fakat işe gitti. |
just as | -ken | Just as I was leaving home, the postman arrived. | Tam evden çıkarken postacı geldi. |
İngilizce bağlaçlar içeren cümle örnekleri ve Türkçe anlamları
İngilizce bağlaçlar ve kullanımları
I stopped at the bank after I went to the grocery store.
Manava gittikten sonra bankada durdum.
They went on a picnic although it was raining.
Yağmur yağmasına rağmen pikniğe gittiler.
He treated as if he was a king.
Sanki kralmışcasına davrandı.
He walks as though he was an old man. (But in fact he’s a young man)
Yaşlı bir adammış gibi yürüyordu (ama gerçekte genç biriydi).
You can go out as long as you come home before midnight.
Geceyarısından önce döndüğün sürece dışarı istediğin kadar çıkabilirsin.
I took my umbrella because it was raining.
Şemsiyemi aldım çünkü yağmur yağıyordu.
We left before the game was over.
Oyun bitmeden önce ayrıldık.
Even if I were to ask him, he would answer vaguely.
Ona sorsak bile, anlaşılmaz şekilde cevaplayacaktır.
He bought the car even though it was expensive.
Pahalı olmasına rağmen arabayı satın aldı.
If it rains, I will use an umbrella.
Eğer yağmur yağarsa, bir şemsiye kullanırım.
In order that you may pass the exam, we recommend you read through all your notes.
Sınavı geçebilmeniz için, tüm notlarınızı okumanızı öneriyoruz.
How to be happy and well rather than sad and sick?
Üzgün olmak ve kötü hissetmek yerine nasıl mutlu ve iyi hissedilir?
It has been a year since I saw her.
Onu gördüğümden beri bir yıl oldu.
I am saving money so that I can buy a car.
Para biriktiyorum, böylece bir araba alabileceğim.
The word processor that is used most often is WordPerfect.
En sık kullanılan kelime işlemci WordPerfect’tir.
It’s hard work; I enjoy it though.
Zor iş, yine de hoşlanıyorum.
Unless she hurries up, we won’t arrive in time.
Acele etmediği sürece, zamanında varamayacağız.
Yesterday, he lay in bed until ten o’clock.
Dün, saat ona kadar yatakta yattı.
He went to the Guggenheim museum when he was in New York.
New York’ta iken Guggenheim Müzesi’ne gitti.
Whenever he wasn’t feeling well, he would just sleep.
Ne zaman kendini iyi hissetmese, uyuyuverirdi.
She asked where he was.
Nerede olduğunu sordu.
Wherever there are computers, there is software.
Bilgisayarların olduğu her yerde, yazılım vardır.
Parents should consider whether their children want to go school alone or not.
Ebeveynler, çocuklarının okula tek başına gidip gitmek istemediğini göz önüne almalılardır.
While I was at the bathroom, he was watching TV.
Ben banyodayken, o televizyon seyrediyordu.
İngilizce bağlaçlar konu anlatımı video
İngilizce bağlaçları anlatan pdf dokümanını indirmek için tıklayın.
“İngilizce Bağlaçlar Listesi ve Konu Anlatımı” için 2 yanıt
İşime çok yaradı teşekürler☺☺☺
Tebrikler, oldukça iyiydi. İstifade ettim.