“Laisse tomber, laisse tomber
– “Bırak onu, bırak onu
Laisse tomber, laisse tomber”, jamais
– Bırak, bırak”, asla
Le téléphone, il sonne, et je réponds plus de moi
– Telefon çalıyor ve benden daha çok cevap alıyorum.
Même quand je savonne, le Démon pue le moi
– Sabunlanırken bile İblis bana kötü kokuyor.
Ok, j’vole comme la mort, je reste un peu sur le toit
– Tamam, ölüm gibi uçuyorum, biraz çatıda kalıyorum.
C’est quoi, ta botte ? T’as l’air tellement sûre de toi
– O ne, botun mu? Kendinden çok emin görünüyorsun.
Putain, tu lis dans les pensées, j’dis même pas tous les mots
– Siktir, zihin okuyorsun, tüm kelimeleri bile söylemiyorum.
P’t-être j’ai tendance à penser que c’est faux
– Belki de yanlış olduğunu düşünüyorum.
Mais, là, j’commence à trembler, j’pourrais même trouver beau
– Ama şu anda titremeye başlıyorum, hatta onu güzel bile bulabilirim
Tes menaces de merde, tes textos
– Tehditlerin, mesajların
On parle, on parle, on parle mais ça dit pas grand-chose
– Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz ama fazla bir şey söylemiyor
J’te dis : “J’suis sur tes côtes”, je parle Pagréa dans l’eau
– Sana diyorum ki, “Ben senin kıyılarındayım,” Sudaki Pagrea’dan bahsediyorum.
Dans ma piscine, j’renverse ma Sangria dans l’eau
– Havuzumda, Sangria’mı suya döküyorum.
J’peux t’faire tourner en l’air comme un grand pizzaiolo (Wow)
– Seni harika bir pizzaiolo gibi havada döndürebilirim (Vay canına)
J’peux dire n’importe quoi
– Bir şey söyleyemem
Elle rigole toujours à mes blagues et le soir, elle s’endort contre moi
– Her zaman şakalarıma gülüyor ve akşamları bana karşı uyuya kalıyor
‘Fin, j’dis n’importe quoi
– “Sonunda, şey diyorum
Tant qu’elle rigole à mes blagues et qu’le soir, elle s’endort contre moi
– Şakalarıma güldüğü ve akşamları bana karşı uyuyakaldığı sürece
Le jour se lève mais pas l’obscurité
– Gün doğuyor ama karanlık değil
Ils comprennent pas plus que moi mais ils veulent m’expliquer
– Benden daha fazla anlamıyorlar ama bana açıklamak istiyorlar.
“Laisse tomber, c’est d’la folie, tu vas pas y arriver
– “Unut gitsin, bu delilik, başaramayacaksın
Laisse tomber, laisse tomber, laisse tomber”, jamais
– Bırak, bırak, bırak”, asla
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais (Jamais, jamais)
– “Bırak, bırak”, asla (Asla, asla)
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais (Jamais, jamais)
– “Bırak, bırak”, asla (Asla, asla)
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais (Jamais, jamais)
– “Bırak, bırak”, asla (Asla, asla)
“Laisse tomber”
– “Bırak onu”
C’est pas des balles inversées, les balles dans le dos
– Ters mermiler değil, arkadaki mermiler.
Non, c’est tes gars derrière qui trouvent que t’es trop devant
– Hayır, arkandaki adamların seni çok ileride sanıyorlar.
“Gros, tu t’inventes des adversaires, mais regarde dans ton camp”(Dans ton camp)
– “Büyük, kendin için rakipler oluşturuyorsun, ama kampına bak”(Kampında)
Cherche pas Cerbère ailleurs que dedans, nan
– Cerberus’u içeriden başka bir yerde arama, hayır.
J’reste dans ma tanière, j’m’inquiète tout le temps (Tout le temps)
– İnimde kalıyorum, her zaman endişeleniyorum (Her zaman)
J’remballe ta carrière et tu m’fous le camp
– Kariyerini seviyorum ve benimle kafa buluyorsun.
J’ai trop de punchlines, je sais qu’on m’écoute
– Çok fazla yumruğum var, dinlendiğimi biliyorum.
Avec, dans la bouche, comme un goût de sang
– Ağızda, kan tadı gibi
Le jour se lève mais pas l’obscurité
– Gün doğuyor ama karanlık değil
Ils comprennent pas plus que moi mais ils veulent m’expliquer
– Benden daha fazla anlamıyorlar ama bana açıklamak istiyorlar.
“Laisse tomber, c’est d’la folie, tu vas pas y arriver”
– “Unut gitsin, bu delilik, başaramayacaksın.”
“Laisse tomber, laisse tomber, laisse tomber”, jamais
– “Bırak, bırak, bırak”, asla
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais (Jamais, jamais)
– “Bırak, bırak”, asla (Asla, asla)
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais (Jamais, jamais)
– “Bırak, bırak”, asla (Asla, asla)
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais (Jamais, jamais)
– “Bırak, bırak”, asla (Asla, asla)
“Laisse tomber, laisse tomber”, jamais
– “Bırak, bırak,” asla
Kategoriler