I can see you standing, honey
– Seni ayakta görebiliyorum tatlım.
With his arms around your body
– Kollarını vücuduna dolarken
Laughin’, but the joke’s not funny at all
– Gülüyorum ama şaka hiç komik değil.
And it took you five whole minutes
– Ve beş dakikanı aldı.
To pack us up and leave me with it
– Bizi toparlamak ve bana bırakmak için
Holdin’ all this love out here in the hall
– Bütün bu aşkı burada, koridorda tutuyorum.
I think I’ve seen this film before
– Sanırım bu filmi daha önce görmüştüm.
And I didn’t like the ending
– Ve sonunu beğenmedim.
You’re not my homeland anymore
– Artık vatanım değilsin.
So what am I defending now?
– Şimdi neyi savunuyorum?
You were my town, now I’m in exile, seein’ you out
– Sen benim kasabamdın, şimdi sürgündeyim, seni görüyorum
I think I’ve seen this film before
– Sanırım bu filmi daha önce görmüştüm.
Ooh, ooh, ooh
– Ooh, ooh, ooh
I can see you starin’, honey
– Baktığını görebiliyorum tatlım.
Like he’s just your understudy
– Sanki senin yedeğin gibi.
Like you’d get your knuckles bloody for me
– Sanki parmaklarını benim için kandıracaktın.
Second, third, and hundredth chances
– İkinci, üçüncü ve yüzüncü şanslar
Balancin’ on breaking branches
– Dalların kırılmasında denge
Those eyes add insult to injury
– Bu gözler yaralanmaya hakaret katıyor
I think I’ve seen this film before
– Sanırım bu filmi daha önce görmüştüm.
And I didn’t like the ending
– Ve sonunu beğenmedim.
I’m not your problem anymore
– Artık senin sorunun değilim.
So who am I offending now?
– Şimdi kimi rahatsız ediyorum?
You were my crown, now I’m in exile, seein’ you out
– Sen benim tacımdın, şimdi sürgündeyim, seni görüyorum
I think I’ve seen this film before
– Sanırım bu filmi daha önce görmüştüm.
So I’m leaving out the side door
– Bu yüzden yan kapıdan çıkıyorum.
So step right out, there is no amount
– Bu yüzden hemen dışarı çıkın, hiçbir miktar yok
Of crying I can do for you
– Senin için yapabileceğim ağlama
All this time
– Bunca zaman
We always walked a very thin line
– Her zaman çok ince bir çizgide yürüdük
You didn’t even hear me out (You didn’t even hear me out)
– Beni duymadın bile (Beni duymadın bile)
You never gave a warning sign (I gave so many signs)
– Sen hiç bir uyarı levhası vermedin.
All this time
– Bunca zaman
I never learned to read your mind (Never learned to read my mind)
– Aklını okumayı asla öğrenmedim (Aklımı okumayı asla öğrenmedim)
I couldn’t turn things around (You never turned things around)
– Bir şeyleri tersine çeviremedim (Sen hiçbir şeyi tersine çevirmedin)
‘Cause you never gave a warning sign (I gave so many signs)
– Çünkü sen hiç bir uyarı işareti vermedin (Ben bu kadar çok işaret verdim)
So many signs, so many signs
– Çok fazla işaret, çok fazla işaret
You didn’t even see the signs
– İşaretleri görmedin bile.
I think I’ve seen this film before
– Sanırım bu filmi daha önce görmüştüm.
And I didn’t like the ending
– Ve sonunu beğenmedim.
You’re not my homeland anymore
– Artık vatanım değilsin.
So what am I defending now?
– Şimdi neyi savunuyorum?
You were my town, now I’m in exile, seein’ you out
– Sen benim kasabamdın, şimdi sürgündeyim, seni görüyorum
I think I’ve seen this film before
– Sanırım bu filmi daha önce görmüştüm.
So I’m leavin’ out the side door
– Ben de yan kapıdan çıkıyorum.
So step right out, there is no amount
– Bu yüzden hemen dışarı çıkın, hiçbir miktar yok
Of crying I can do for you
– Senin için yapabileceğim ağlama
All this time
– Bunca zaman
We always walked a very thin line
– Her zaman çok ince bir çizgide yürüdük
You didn’t even hear me out (Didn’t even hear me out)
– Beni duymadın bile (Beni duymadın bile)
You never gave a warning sign (I gave so many signs)
– Sen hiç bir uyarı levhası vermedin.
All this time
– Bunca zaman
I never learned to read your mind (Never learned to read my mind)
– Aklını okumayı asla öğrenmedim (Aklımı okumayı asla öğrenmedim)
I couldn’t turn things around (You never turned things around)
– Bir şeyleri tersine çeviremedim (Sen hiçbir şeyi tersine çevirmedin)
‘Cause you never gave a warning sign (I gave so many signs)
– Çünkü sen hiç bir uyarı işareti vermedin (Ben bu kadar çok işaret verdim)
You never gave a warning sign (All this time)
– Hiç uyarı işareti vermedin (Bunca zaman)
(So many times) I never learned to read your mind
– Aklını okumayı hiç öğrenemedim.
(So many signs) I couldn’t turn things around (I couldn’t turn things around)
– (O kadar çok işaret) Bir şeyleri tersine çeviremedim (bir şeyleri tersine çeviremedim)
‘Cause you never gave a warning sign (You never gave a warning sign)
– Çünkü hiç uyarı işareti vermedin (Hiç uyarı işareti vermedin)
You never gave a warning sign
– Hiç uyarı işareti vermedin.
Ah, ah
– Ah, ah
Kategoriler