Kategoriler
Şarkı Sözleri Çevirileri Z

Zach Bryan – Something in the Orange (Z & E’s Version) İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi

It’ll be fine by dusk light, I’m tellin’ you, baby
– Alacakaranlıkta her şey düzelecek, sana söylüyorum bebeğim.
These things eat at your bones and drive your young mind crazy
– Bu şeyler kemiklerini yiyor ve genç aklını delirtiyor.
But when you place your head between my collar and jaw
– Ama kafanı yakamla çenemin arasına koyduğun zaman
I don’t know much, but there’s no weight at all
– Pek bir şey bilmiyorum ama hiç ağırlık yok.

And I’m damned if I do and I’m damned if I don’t
– Ve eğer yaparsam lanetlenirim ve yapmazsam lanetlenirim
‘Cause if I say I miss you, I know that you won’t
– Çünkü seni özlediğimi söylersem, özlemeyeceğini biliyorum.
But I miss you in the mornings when I see the sun
– Ama sabahları güneşi gördüğümde seni özlüyorum.
Somethin’ in the orange tells me we’re not done
– Portakaldaki bir şey daha bitirmediğimizi söylüyor.

To you, I’m just a man; to me, you’re all I am
– Senin için ben sadece bir erkeğim; benim için sen benim tekimsin
Where the hell am I supposed to go?
– Nereye gideceğim şimdi ben?
I poisoned myself again, somethin’ in the orange
– Yine kendimi zehirledim, portakalda bir şey
Tells me you’re never comin’ home
– Bana asla eve gelmeyeceğini söyledi.
If you leave today, I’ll just stare at the way
– Eğer bugün gidersen, sadece yoluma bakarım.
The orange touches all things around
– Turuncu etrafındaki her şeye dokunuyor
The grass trees and dew, how I just hate you
– Çimenler ağaçlar ve çiy, senden nasıl nefret ediyorum
Please turn those headlights around
– Lütfen şu farları çevirin.

I need to hear you say you’ve been waitin’ all night
– Seni duymak için bekliyor olduğunu söyle bütün gece ihtiyacım var
There’s orange dancin’ in your eyes from bulb light
– Gözlerinde ampul ışığından dans eden turuncu var.
Your voice only trembles when you try to speak
– Sesin sadece konuşmaya çalıştığında titriyor.
Take me back to us dancin’, this wood used to creak
– Beni dansa geri götür, bu ağaç gıcırdıyordu.

To you, I’m just a man; to me, you’re all I am
– Senin için ben sadece bir erkeğim; benim için sen benim tekimsin
Where the hell am I supposed to go?
– Nereye gideceğim şimdi ben?
I poisoned myself again, somethin’ in the orange
– Yine kendimi zehirledim, portakalda bir şey
Tells me you’re never comin’ home
– Bana asla eve gelmeyeceğini söyledi.
If you leave today, I’ll just stare at the way
– Eğer bugün gidersen, sadece yoluma bakarım.
The orange touches all things around
– Turuncu etrafındaki her şeye dokunuyor
The grass trees and dew, how I just hate you
– Çimenler ağaçlar ve çiy, senden nasıl nefret ediyorum
Please turn those headlights around
– Lütfen şu farları çevirin.

To you, I’m just a man; to me, you’re all I am
– Senin için ben sadece bir erkeğim; benim için sen benim tekimsin
Where the hell am I supposed to go?
– Nereye gideceğim şimdi ben?
I poisoned myself again, somethin’ in the orange
– Yine kendimi zehirledim, portakalda bir şey
Tells me you’re never comin’ home
– Bana asla eve gelmeyeceğini söyledi.
If you leave today, I’ll just stare at the way
– Eğer bugün gidersen, sadece yoluma bakarım.
The orange touches all things around
– Turuncu etrafındaki her şeye dokunuyor
The grass, trees, and dew, how I just hate you
– Çimenler, ağaçlar ve çiy, senden nasıl nefret ediyorum
Please turn those headlights around
– Lütfen şu farları çevirin.
Please turn those headlights around
– Lütfen şu farları çevirin.