I like the colors reflected in your eyes
– Gözlerine yansıyan renkleri seviyorum.
When you look up to the sky
– Gökyüzüne baktığında
To me, they don’t seem to appear
– Bana göre öyle görünmüyorlar.
And I didn’t cry for that [?] in soul
– Ve bunun için ağlamadım [?] ruhun içinde
Didn’t care for it at all
– Bunu umursamıyorlardı tüm
While you couldn’t hold your tears
– Gözyaşlarını tutamazken
Your fascination’s always fascinated me
– Hayranlığın beni hep büyüledi.
You make it harder to believe that I was ever really here
– Gerçekten burada olduğuma inanmayı zorlaştırıyorsun.
I try not to understand
– Anlamamak için çalışıyorum
Just try not to understand
– Sadece anlamamaya çalış
For I’ve seen enough
– Çünkü yeterince gördüm
To know where I belong
– Ait olduğum yeri bilmek
And you can prove me wrong, no
– Ve yanıldığımı kanıtlayabilirsin, hayır
Those modest sayings that mean so much to you
– Senin için çok şey ifade eden o mütevazı sözler
With me, they’ve never gotten through
– Benimle, asla başaramadılar.
I’ve always needed bigger words
– Her zaman daha büyük kelimelere ihtiyacım vardı.
But none of your colors can be found within the lines
– Ama renklerin hiçbiri çizgilerin içinde bulunamaz.
Of the pages I made mine
– Kendi yaptığım sayfalardan
And the more we drift apart
– Ve ne kadar çok ayrılırsak
The more they start to blur
– Ne kadar çok bulanıklaşmaya başlarlarsa
I try not to understand
– Anlamamak için çalışıyorum
Just try not to understand
– Sadece anlamamaya çalış
I’ve seen enough to know where I belong
– Yeter nereye ait olduğumu bilmek gördüm
And then you prove me wrong
– Sonra da yanıldığımı kanıtlıyorsun.
For when I recall, all the nights that we have lost
– Hatırladığım kadarıyla, kaybettiğimiz tüm geceler için
Waking in your love, I cry
– Aşkında uyanıyorum, ağlıyorum
I cry
– Ağlıyorum
Ooh, ooh
– Ooh, ooh
Ooh, ooh
– Ooh, ooh
Kategoriler