Say what you mean
– Ne demek istediğini söyle
Do what you say
– Dediğini yap
I don’t wanna be sold another piece of your dream
– Rüyandan bir parça daha satılmak istemiyorum.
So take it (Take it), save it
– Öyleyse al (Al), sakla
Put it back, fuck it, erase it
– Geri koy, siktir et, sil
I just don’t know how I can take it
– Sadece bunu nasıl kaldırabileceğimi bilmiyorum.
‘Cause my heart is breakin’
– Çünkü kalbim kırılıyor.
I’ve been mistaken
– Hatalıydım
You’re not the man I thought you were
– Sen sandığım adam değilsin.
And they tried to warn me
– Ve beni uyarmaya çalıştılar.
Yeah, they tried to warn me
– Evet, beni uyarmaya çalıştılar.
You can’t tell me (No), nothing ’bout my man
– Bana söyleyemezsin (Hayır), adamım hakkında hiçbir şey
I would never (No), take they words ‘gainst yours (Oh, no)
– Asla (Hayır), onların sözlerini seninkine karşı almazdım (Oh, hayır)
I rather let you (Yeah), make your promise
– Sana izin vermeyi tercih ederim (Evet), sözünü ver
Oh, no (No)
– Oh, hayır (Hayır)
You can’t tell me (You can’t), nothing ’bout my man
– Bana söyleyemezsin (Söyleyemezsin), adamım hakkında hiçbir şey
Said you would step up, said you was ready (Ready)
– Yukarı çıkacağını söyledi, hazır olduğunu söyledi (Hazır)
But I should’ve listened
– Ama dinlemeliydim.
The first one was a fuck-up (Fuck-up)
– İlki bir boktandı (boktandı)
Second one was a no one (No one)
– İkincisi hiç kimseydi (Hiç kimse)
Third one was tryna come up
– Üçüncüsü tryna geldi.
Fourth one, you said
– Dördüncüsü demiştin.
It’d be different, different, different
– Farklı, farklı, farklı olurdu.
And I believed you
– Ve sana inandım
You never left me like you did them
– Onları yaptığın gibi beni hiç terk etmedin.
Fuck hoes on me like you did them
– Senin yaptığın gibi orospuları sikeyim.
I built you up and I held you down
– Seni inşa ettim ve tuttum
I built you up and I held you, I held you down
– Seni inşa ettim ve tuttum, tuttum
You can’t tell me (No), nothing ’bout my man
– Bana söyleyemezsin (Hayır), adamım hakkında hiçbir şey
I would never (No), take they words ‘gainst yours (Oh, no)
– Asla (Hayır), onların sözlerini seninkine karşı almazdım (Oh, hayır)
I rather let you (Yeah), make your promise
– Sana izin vermeyi tercih ederim (Evet), sözünü ver
Oh, no (No)
– Oh, hayır (Hayır)
You can’t tell me (You can’t), nothing ’bout my man
– Bana söyleyemezsin (Söyleyemezsin), adamım hakkında hiçbir şey
Said you would step up, said you was ready (Ready)
– Yukarı çıkacağını söyledi, hazır olduğunu söyledi (Hazır)
But I should’ve listened
– Ama dinlemeliydim.
Kategoriler