Faut pas qu’t’oublies
– Bunu unutmamalısın
SZR 2001
– SZR 2001
Faut pas que t’oublies
– Bunu unutmamalısın
Faut pas que t’oublies, à la fin, devant Dieu, t’oublies
– Unutmamalısın, sonunda, Tanrı’nın önünde, unutursun
Et les fans ils font la toupie donc j’essaie pas de vendre à tout prix (2001)
– Ve taraftarlar zirveye çıkıyorlar, bu yüzden ne pahasına olursa olsun satmaya çalışmıyorum (2001).
Faut pas que t’oublies, 2001, $-Crew brille
– Unutma, 2001, $-Mürettebat parlıyor
La flamme restera mais pas les bougies
– Alev kalacak ama mumlar kalmayacak
2001, $-Crew brille (Brille, brille)
– 2001, $-Mürettebat parlaması (Parla, parla)
Sur notre cœur, ils font couler la cire
– Kalbimizde balmumu akıtıyorlar.
Ne t’étonnes pas quand j’en ai rien à cirer
– Balmumu yapacak bir şeyim olmadığında şaşırma.
Tout va mal, on ne peut pas rester assis
– Her şey kötü, yerinde oturamayız.
Je me suis levé, je me suis mis à scier
– Kalktım, testere yapmaya başladım.
Personne agit sainement, voilà pourquoi y a des saignements
– Kimse sağlıklı davranmıyor, bu yüzden kanama var
Tu nous as vu passer devant
– Bizi geçerken gördün mü?
Sur la drakkar, on a cassé le vent (On a cassé le vent)
– Drakkar’da rüzgarı kırdık (Rüzgarı kırdık)
Petit, j’avais honte de la misère (Misère), maintenant, j’la revendique
– Küçük, sefaletten utanıyordum (Sefalet), şimdi, iddia ediyorum
Pas d’différence comme un demi-frère parce qu’on oublie pas les reufs authentiques
– Üvey kardeş gibi bir fark yok çünkü otantik reufları unutmuyoruz
J’regarde jamais les faits divers, j’vois déjà tout ça dans mon temps libre
– Çeşitli gerçeklere asla bakmam, boş zamanlarımda zaten tüm bunları görüyorum
Toutes les bavures policières, on oublie pas, ça retentit
– Tüm polis çapakları, unutmuyoruz, kulağa hoş geliyor
Ça retentit comme un coup de feu dans la nuit, mais j’veux être invisible comme les pleurs sous la pluie
– Gece silah sesi gibi geliyor ama yağmurda ağlamak gibi görünmez olmak istiyorum.
On oublie souvent celui qui dort seul sous l’abri, qui meurt seul sans un bruit
– Sığınağın altında yalnız uyuyanı, ses çıkarmadan yalnız ölenleri sık sık unuturuz.
Okay, ici ça vend la khapta en promo, j’oublie pas qu’ils font du sale
– Tamam, burada khapta satılıyor, kirli yaptıklarını unutmuyorum
Heureusement qu’y a des gavas autonomes, qui s’tiennent loin des histoires
– Neyse ki, hikayelerden uzak duran özerk gavalar var
J’suis pas dans leur bail de plata o plomo, mon nom, il veut dire “sabre”
– Plata o plomo’nun kira kontratında değilim, benim adım “kılıç” anlamına geliyor.
J’cache mon jeu, j’leur montre que le pommeau, j’ai l’épée de Guts enterrée dans l’sable
– Topuz, kuma gömülü Cesaret’ kılıç var bu oyun gizlemek, onları göstereyim
Billets tâchés dans la pocket, à la base, il est passé dans toutes les mains
– Cebinde lekeli faturalar, tabanda, tüm ellere geçti
Donc oublie pas de payer tes dettes ou la balle va boucher ton trou d’mémoire
– Bu yüzden borçlarını ödemeyi unutma yoksa kurşun hafızanı tıkar.
Faut pas que t’oublies, à la fin, devant Dieu, t’oublies
– Unutmamalısın, sonunda, Tanrı’nın önünde, unutursun
Et les fans ils font la toupie donc j’essaie pas de vendre à tout prix
– Ve taraftarlar zirveye çıkıyorlar, bu yüzden ne pahasına olursa olsun satmaya çalışmıyorum
Faut pas que t’oublies, 2001, $-Crew brille
– Unutma, 2001, $-Mürettebat parlıyor
Dans 444 nuits tout pile, la lumière éclaire c’qu’on a accompli
– 444 gecede hep birlikte ışık, başardıklarımızı aydınlatıyor
Affamés donc on a tout pris, faut pas que t’oublies quand ça dégoupille
– Acıktık, bu yüzden her şeyi aldık, damlarken unutmana gerek yok
Tout le monde part, même les groupies, on frappe quand on a tout dit
– Herkes gidiyor, hayranlar bile, her şeyi söylediğimizde kapıyı çalıyoruz.
Deux-trois liasses, t’étais étourdi et t’as né-tour comme la toupie
– İki-üç demet, başın dönmüştü ve dönen bir top gibi döndün
En soum-soum, envoie la torpille pour pas que t’oublies qu’on peut dead pour tchi
– Soum-soum’da torpidoyu gönder ki tchi için ölebileceğimizi unutma.
On peut dead pour les frères, on ne baissera pas la tête, on est fiers
– Kardeşler için dua edebiliriz, başımızı indirmeyeceğiz, gurur duyuyoruz
On oublie pas tous ceux qui veulent nous faire, surtout pas tous nos proches dans le cimetière
– Bize zarar vermek isteyen herkesi unutmuyoruz, özellikle mezarlıktaki tüm akrabalarımızı değil
Fais du mal et ton âme souffrira, j’prends le peu qui me suffira
– Zarar verirsen ruhun acı çekecek, benim için yeterli olacak küçük şeyi alacağım
J’sais qu’ta force nous poursuivra, ouais, t’es parti mais on t’oublie pas (On t’oublie pas)
– Gücünün bizi kovalayacağını biliyorum, evet, sen gittin ama seni unutmuyoruz (Seni unutmuyoruz)
On oublie pas quand t’es parti, quand y avait haja, quand y avait pas d’fric
– Para yok iken o haja yaşındayken terk ettiğinde unutma, yok
On oublie pas c’qu’ils on fait à l’Afrique, on est dans GTA mais là, y a qu’une partie
– Afrika’ya ne yaptıklarını unutmuyoruz, gta’dayız ama sadece bir kısmı var
Hey, on oublie pas qu’on part de loin, yema me raconte tous les bombardements
– Hey, uzaktan gittiğimizi unutmuyoruz, yema bana tüm bombalamalardan bahsediyor.
Apporte du cash c’est ça de moins, j’suis sur une île ou sur mon département ?
– Bir ada bölümü benim ya da ben daha az, ben o parayı getirecek mi?
Depuis qu’t’es parti, j’me prends la tête, j’ai lu tous les livres d’Hermann Hesse
– Sen gittiğinden beri düşünüyorum da, Hermann Hesse’nin bütün kitaplarını okudum.
L’impression de mieux comprendre tes textes et tes yeux glacés comme ceux des immortels
– Metinlerinizi ve ölümsüzlerinki gibi buzlu gözlerinizi daha iyi anlama izlenimi
Comme tous ceux qui choisissent de se taire, t’avais l’énergie, l’aura puissante (Puissante)
– Sessiz olmayı seçenler gibi, enerjiniz vardı, güçlü aura (Güçlü)
J’m’en rappellerai toujours, même quand la vie n’aura plus d’sens
– Hayat artık anlamlı olmasa bile bunu her zaman hatırlayacağım.
Enterrées nos armes dans la terre et le sable, on est l’espèce humaine
– Silahlarımızı toprağa ve kuma gömdük, biz insan türüyüz
La pierre et le sabre, la parfaite lumière, ceux qui ont péri le savent
– Taş ve kılıç, mükemmel ışık, ölenler bunu biliyor
C’est toi qui as fait le logo, on le porte sur le cœur, comme tous ceux qu’on a perdus, c’est la vie ma le-gueu
– Logoyu yapan sendin, onu kalbimize takıyoruz, kaybettiğimiz herkes gibi, bu hayat benim tanrım
Et le vice de l’orgueil, j’en veux plus dès lors que tu recollais les miens
– Ve gururun yardımcısı, benimkini bir araya getirir getirmez daha fazlasını istiyorum.
Le cœur sur la main, ton binôme inconsolable
– Kalbin elindeyken, hayal kırıklığına uğramayan çiftin
Depuis même quand l’ciel est blue, les Tortues Ninja courent sous la pluie
– Gökyüzü mavi olsa bile, Ninja Kaplumbağaları yağmurda koşar
Loin de la surface, tout là-haut, les bons se retrouveront paraît-il
– Yüzeyden uzakta, hepsi orada, iyi olanlar buluşacak gibi görünüyor
On espère que tu surferas si Dieu le veut, sur une des quatre rivières du Paradis
– Umarız Cennetin dört nehrinden birinde inşallah sörf yaparsınız.
Croit pas qu’on t’oublie
– Seni unuttuğumuzu sanma.
Kategoriler