Toujours bloqué dans la mauvaise zone, c’est ma faute, j’ai mis les bons mots dans le mauvais ordre
– Hala yanlış alanda sıkışıp kaldım, bu benim hatam, doğru kelimeleri yanlış sıraya koydum
J’ai encore tout emmêlé, putain, ça avait tellement l’air simple dans ma tête
– Hala her şeyi karıştırdım, kahretsin, kafamda çok basit görünüyordu.
Tu me trouves étrange et le piège se referme
– Garip olduğumu düşünüyorsun ve tuzak kapanıyor.
Ne me demande pas d’être comme toi, je sais pas le faire
– Benden senin gibi olmamı isteme, nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Pas de tapis chez moi, que des mauvais textes raturés qui recouvrent le sol
– Evimde halı yok, sadece zemini kaplayan kötü, çarpık metinler var.
Pas de miroir pour me voir, j’me sers un grand verre de rhum pur sur une goutte de soft
– Beni görmek için ayna yok, bir damla yumuşak üzerine büyük bir bardak saf rom kullanıyorum
J’ai un pouvoir comme Superman : ouais, ouais, j’suis super à l’aise quand j’suis super seul
– Süpermen gibi bir gücüm var: evet, evet, süper yalnız olduğumda süper rahatım
Cette fille, pour moi, elle est tout, pour elle, je suis personne, et j’arrive pas à lui montrer
– Bu kız, benim için, o her şeydir, onun için, ben hiç kimseyim ve ona gösteremem
Toujours bloqué dans la mauvaise zone, c’est ma faute, j’ai mis les bons mots dans le mauvais ordre
– Hala yanlış alanda sıkışıp kaldım, bu benim hatam, doğru kelimeleri yanlış sıraya koydum
J’ai encore tout emmêlé, putain, ça avait tellement l’air simple dans ma tête
– Hala her şeyi karıştırdım, kahretsin, kafamda çok basit görünüyordu.
Tu me trouves étrange et le piège se referme
– Garip olduğumu düşünüyorsun ve tuzak kapanıyor.
Ne me demande pas d’être comme toi, je sais pas le faire
– Benden senin gibi olmamı isteme, nasıl yapacağımı bilmiyorum.
On parle la même langue mais on s’comprend jamais, s’rait p’t-être temps que j’admette que j’viens d’un autre monde
– Aynı dili konuşuyoruz ama birbirimizi hiç anlamıyoruz, belki de başka bir dünyadan geldiğimi itiraf etmenin zamanı gelmiştir
J’en suis sûr pour une fois, et si j’cherchais des signes, j’finirais par en voir
– Bir kereliğine bundan eminim ve eğer işaretler arıyor olsaydım, sonunda bazılarını görürdüm.
J’connais toutes vos manières, vos différentes voix, j’m’entraîne à vous ressembler en me déchirant l’foie
– Tüm tavırlarını, farklı seslerini biliyorum, karnımı yırtarak sana benzemeye çalışıyorum.
Plus j’essaie d’être moi-même, plus le courant foire, j’ai peur de devenir l’image que je renvoie
– Kendim olmaya çalıştıkça, akım kontrolden çıktıkça, geri gönderdiğim imaj olmaktan korkuyorum
Toujours bloqué dans la mauvaise zone, c’est ma faute, j’ai mis les bons mots dans le mauvais ordre
– Hala yanlış alanda sıkışıp kaldım, bu benim hatam, doğru kelimeleri yanlış sıraya koydum
J’ai encore tout emmêlé, putain, ça avait tellement l’air simple dans ma tête
– Hala her şeyi karıştırdım, kahretsin, kafamda çok basit görünüyordu.
Tu me trouves étrange et le piège se referme
– Garip olduğumu düşünüyorsun ve tuzak kapanıyor.
Ne me demande pas d’être comme toi, je sais pas le faire
– Benden senin gibi olmamı isteme, nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Kategoriler