Kategoriler
L Şarkı Sözleri Çevirileri

Laylow – VOIR LE MONDE BRÛLER Fransızca Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi

Toi qui traînes la night, toi qui cherches encore tes limites
– Geceyi sürükleyen sen, hala sınırlarını arayan sen
Quand t’écoutes cette vibe, t’oublies tout, tu veux t’laisser vivre
– Bu titreşimi dinlediğinizde, her şeyi unutursunuz, yaşamanıza izin vermek istersiniz
Laisser, laisser vivre
– Bırak, bırak yaşa
Tu mélanges la frappe et l’alcool
– Yumruğu ve alkolü karıştırıyorsun.
Puis, ça y est, tout s’effrite, tout part dans l’décor
– Sonra, hepsi bu, her şey parçalanır, her şey dekora gider
T’en as rien à battre de leurs codes
– Onların kodlarını yenmek zorunda değilsiniz
Toi, tu veux juste brûler l’monde avec tes potes
– Sadece arkadaşlarınla dünyayı yakmak istiyorsun

Tu mélanges la frappe et l’alcool
– Yumruğu ve alkolü karıştırıyorsun.
Puis, ça y est, tout s’effrite, tout part dans l’décor
– Sonra, hepsi bu, her şey parçalanır, her şey dekora gider
T’en as rien à battre de leurs codes
– Onların kodlarını yenmek zorunda değilsiniz
Toi, tu veux juste brûler l’monde avec tes potes
– Sadece arkadaşlarınla dünyayı yakmak istiyorsun

C’était jour de fête là, t’avais pas mal d’zetla
– Orada parti günüydü, zetla bir sürü vardı
T’avais même un frère qui avait sous-loué l’dernier S-Line
– Hatta son S-Line subleased bir kardeşi vardı
Il t’avait dit : “Eh, viens ce soir on s’fait un vrai bail
– Sana dedi ki, ” Hey, bu gece gel, gerçek bir kira sözleşmesi yapıyoruz
Viens on bouge en ville, viens on vit, viens on vrille”
– Hadi şehre taşın, hadi yaşa, hadi dön”
Dehors dans la night, bail de vingt-trois heures
– Gece dışarıda, yirmi üç saatlik kira
Bien sûr qu’le plan t’chauffes et bien sûr qu’t’avais rien à faire
– Tabii ki, bu plan seni heyecanlandırıyor ve elbette yapacak bir şeyin yok
Donc tu prends ton phone, tu r’gardes dans ton répertoire
– Bu yüzden telefonunuzu alın, kataloğunuzda saklayın
Tu cherches deux-trois meufs aux mœurs légères, qui pourraient s’rapp’ler d’toi
– Hafif tavırları olan iki ya da üç kız arıyorsun, kim sana tecavüz edebilir

– Ami 1 : Appelle celle là
– – Arkadaş 1: bunu Ara
– Laylow : Ouais, c’est bon, j’appelle, j’appelle
– – Laylow: Evet, Tamam, diyorum işte, diyorum
– Ami 2 : Ouais, elle est trop classe celle là
– – Arkadaş 2: Evet, bu sefer çok şık
– Fille : Allô ?
– – Kız: Merhaba ?
– Laylow : Ouais, bien ou quoi ?
– – Evet, iyi ya da ne ?
– Fille : Ouais, c’est qui ?
– – Evet, o kim ?
– Laylow : C’est Jey, là
– – Ben Jey.
– Fille : Ah, ouais, ça va ?
– – Kız: Ah, evet, iyi misin ?
– Laylow : Ça va, tranquille. J’suis avec **** et ****, j’voulais savoir si j’peux passer chez toi là ?
– – Sorun değil, sessiz ol. Ben * * * * ve**** ile birlikteyim, oraya gidebilir miyim bilmek istedim ?
– Fille : Euh, pff, euh, c’est compliqué là
– – Kız: uh, pff, uh, orada karmaşık
– Laylow : Arrête, j’entends pleins d’bruits derrière toi là
– – Dur, arkanda bir sürü ses duyuyorum.
– Fille : Ouais, mais là, c’est vraiment pas l’ambiance
– – Kız: evet, ama bu gerçekten ruh hali değil
– Ami 1 : Dis-lui “On arrive”
– – Arkadaş 1: ona “geliyoruz” deyin”
– Laylow : T’sais quoi ? On arrive
– Biliyor Musun Laylow ? Geliyoruz
– Fille : Non, mais ça sert à rien
– – Kız: Hayır, ama işe yaramaz
– Laylow : Ouvre la porte, j’suis en bas
– – Kapıyı aç, ALT kattayım.

Dix minutes plus tard, t’étais d’jà en bas
– On dakika sonra aşağıdaydın.
T’entendais du son mais le son lui t’entendait pas
– Ses duydun ama o seni duymadı
Avec ta main droite, tu bousillais l’bouton d’l’interphone (Ouvre putain)
– Sağ elinle, interkom düğmesini berbat ettin (lanet açılır)
Avec ta main gauche, tu t’bousilles avec la ‘teille de rhum
– Sol elinle, ROM teille ile uğraşıyorsun
Et t’es resté ivre, à faire les cent pas autour d’la porte en attendant qu’elle s’ouvre
– Ve sen sarhoş kaldın, kapının etrafında dolaşıp açılmasını bekledin
T’en voulais au monde entier, l’impression qu’il veut t’contredire
– Bütün dünya içerledin, izlenim, size karşı gelmek istiyor
Qu’il t’a jamais bien compris, toi t’attendais juste un signe, juste un défouloir
– Seni hiç iyi anlamadığını, sadece bir işaret beklediğini, sadece bir boğuşma olduğunu
Il est apparu sous la forme d’un mec normal en imperméable
– Yağmurluk içinde normal bir adam şeklinde ortaya çıktı
Il payait pas d’mine, il y était pour rien mais toi tu lui as dit
– Hiç para ödemiyordu, hiçbir şey için değildi, ama ona söyledin

– Laylow : Hé, toi là
– – Orada Laylow: Hey, sen
– Victime : Quoi moi ?
– Bana Ne kurbanı ?
– Ami 1 : Il fait l’beau lui
– – Arkadaş 1: ona iyi görünüyor
– Laylow : T’étais à la soirée de ****
– – Laylow: at olduğunu ****
– Ami 2 : Bien sûr il y était frère
– – Arkadaş 2: tabii ki bir erkek kardeş vardı
– Victime : Mais j’vous connais même pas !
– – Ama seni tanımıyorum bile !
– Laylow : Tiens, fils de pute ! Voilà
– O .. pu Laylow: Burada, oğlum ! Peçe
– Victime : Uh, uh, vous savez même pas qu-
– – Kurban: Uh, uh, bunu bile bilmiyorsun-
– Ami 2 : P’tit bâtard
– – Arkadaş 2: küçük piç
– Fille : Oh, tu fais quoi là ? Oh !
– – Kız: ne arıyorsun burada ? Oh !
– Ami 2 : Fils de pute, viens là !
– – Arkadaş 2: orospu çocuğu, buraya gel !
– Fille : Oh !
– – Kız: Oh !
– Ami 1 : Espèce d’enculé va
– – Arkadaş 1: seni orospu çocuğu olacak
– Fille : Mais lâchez-le, putain !
– – Ama bırak gitsin, lanet olsun !
– Laylow : Allez c’est bon, c’est bon les gars, venez on s’nachave, ça sert à rien
– – Hadi, bu iyi, bu iyi çocuklar, hadi, nachave, bu işe yaramaz
– Fille : Mais putain, mais comment c’est possible d’être aussi con ?
– – Kız: ama lanet olsun, ama bu kadar aptal olmak nasıl mümkün olabilir ?
– Ami 2 : Ferme ta gueule toi, t’avais qu’à nous inviter à ta soirée aussi
– – Arkadaş 2: Kapa çeneni, sadece bizi de partine davet etmek zorunda kaldın
– Fille : Putain, mais bande de lâches !
– – Lanet olsun, ama korkaklar !
– Ami 2 : Héhéhéhéhé
– – Arkadaş 2: Héhéhéhé
– Fille : Mais vous pouvez pas le laisser comme ça
– – Ama böyle bırakamazsın.
– Ami 1 : Hahahahahahaha
– – Arkadaş 1: Hahahahahahaha

Tu mélanges la frappe et l’alcool
– Yumruğu ve alkolü karıştırıyorsun.
Puis, ça y est, tout s’effrite, tout part dans l’décor
– Sonra, hepsi bu, her şey parçalanır, her şey dekora gider
T’en as rien à battre de leurs codes
– Onların kodlarını yenmek zorunda değilsiniz
Toi, tu veux juste
– Sadece istiyorsun
Tiens te voilà toi
– Buyurun

Et t’es rentré tard parce que t’étais ‘fonce
– Ve eve geç geldin çünkü
Parce que t’avais honte, parce que t’avais les sappes sales et les yeux rouges
– Çünkü utanıyordun, çünkü kirli masa örtüleri ve kırmızı gözlerin vardı
T’as croisé ta mère, elle te parle d’tes potes, tes bulletins d’école
– Annenle tanıştın, sana arkadaşlarını, okul karnelerini anlatıyor
Et vu qu’t’es à l’Ouest, tu la r’gardes che-lou (Hé, faut qu’on discute là)
– Ve batıda olduğun için, onu che-lou tutuyorsun (Hey, orada konuşmalıyız)
Donc t’esquives, tu vas dans ta chambre, t’essaies de faire le vide, t’essaies de faire le change
– Yani kaçıyorsun, odana gidiyorsun, boşaltmaya çalışıyorsun, değişmeye çalışıyorsun
Entre le bien et le mal, mais bon, ça t’monte à la tête
– İyi ve kötü arasında, ama hey, kafana gider
P’tit pétard à la f’nêtre juste pour décompresser
– Sadece sıkıştırmak için f’nêtre için küçük havai fişek

Mais ça pue ton truc, ça pue. Eh, où tu vas là ? Où tu vas ? Reviens ici !
– Ama senin şeyin kokuyor, kokuyor. Nereye gidiyorsun ? Nereye gidiyorsun? Buraya gel !

Quand tu t’regardes dans l’miroir, avoue qu’tu t’reconnais pas
– Aynaya baktığınızda, kendinizi tanımadığınızı itiraf edin
Tu t’dis qu’c’est la vie et qu’la vie, ça doit être une pétasse
– Kendine bunun hayat olduğunu ve hayatın bir orospu olması gerektiğini söyle
Qui t’a laissé en plan et qui t’a même pas donné tes chances
– Seni planında kim bıraktı ve sana şans bile vermedi
Et puis t’as chaud, et puis t’as chaud
– Ve sonra ateşlisin, ve sonra ateşlisin
Comme si c’était pas assez, voilà qu’ta daronne toque (Ouvre-moi cette porte !)
– Sanki yeterli değildi, işte daronne toque (bu kapıyı Aç!)
T’as l’impression qu’y a l’monde entier qui veut ta peau (Ouvre !)
– Cildinizi isteyen tüm dünya olduğu izlenimine sahipsiniz (açık !)
L’impression qu’t’es solo dans l’océan, sur un radeau
– Okyanusta yalnız olduğun hissi, bir Sal üzerinde
Mais tu t’regardes dans l’miroir et tu t’dis qu’ça s’ra toi négro, ça s’ra pas un autre
– Ama aynada kendine bakıyorsun ve kendine bunun s’ra olduğunu söylüyorsun zenci, bu başka bir şey değil

– Laylow : C’est bon je sors, je sors. Bon, qu’est-c’qui y a maintenant ?
– – Laylow: gidiyorum Tamam, ben çıkıyorum. Peki, şimdi ne oldu ?
– Mère : Quoi, qu’est-c’qui y a maintenant ? Mais t’es complètement défoncé !
– – Ne, şimdi ne var ? Ama kafayı bulmuşsun !
– Laylow : Ouais, ouais, et alors ?
– – Laylow: Evet, Evet, ne olmuş ?
– Mère : Et alors, j’t’ai porté neuf mois dans mon ventre, personne te connait mieux qu’moi, t’es en train de
– – Anne: ve böylece, seni karnımda dokuz ay taşıdım, kimse seni benden daha iyi tanımıyor, sen sürecindesin
– Laylow : Doucement, doucement, doucement !
– – Yavaşça, yavaşça, yavaşça !
– Mère : De devenir un monstre !
– – Anne: bir canavar olmak !
– Laylow : Arrête putain !
– – Laylow: Siktir git !
– Mère : Non j’arrêterai p-
– – Anne: Hayır, p’yi durduracağım.-
– Laylow : Tu sais quoi ? J’crois j’vais partir, c’est mieux m’man
– Biliyor Musun Laylow ? Sanırım gideceğim, daha iyi m’man
– Mère : Tu t’barres et tu vas où ? Tu vas où ? Hein ? Tu vas où ?
– Nereye gidiyorsun anne ? Nereye gidiyorsun? Ha? Nereye gidiyorsun?

Woah-oh, quand tu traines la night
– Woah-oh, geceyi sürüklediğinde
Avoue qu’tu penses à deux-trois trucs qui sont lointains mais qui rongent ton âme
– Uzak olan ama ruhunuzu kemiren iki ya da üç şey düşündüğünüzü itiraf edin
Comme la fois où t’as hagar un mec, comme la fois où t’as mis ta mère tellement mal
– Bir erkeği dövdüğün zaman gibi, anneni bu kadar üzdüğün zaman gibi
T’étais tellement high, t’entendais pas l’ange pleurer tout au fond d’toi (Ouais, ouais)
– O kadar yüksektin ki, içindeki meleğin ağladığını duyamıyordun (Evet, Evet).

Tu mélanges la frappe et l’alcool
– Yumruğu ve alkolü karıştırıyorsun.
Puis, ça y est, tout s’effrite, tout part dans l’décor
– Sonra, hepsi bu, her şey parçalanıyor, her şey dekora giriyor
T’en as rien à battre de leurs codes
– Onların kodlarını yenmek zorunda değilsiniz
Toi, tu veux juste brûler l’monde avec tes potes
– Sadece arkadaşlarınla dünyayı yakmak istiyorsun

Oui, c’est ça vas-y, va t’en et reviens pas, si tu pars c’est pour la vie. On n’est pas chez les blancs ici. Tu nous fais honte ! Mais regarde toi là ! Mais ça va nul part ton truc !
– Evet, işte bu, git ve geri dönme, eğer bırakırsan ömür boyu. Burada beyaz insanlar değiliz. Bizi utandırıyorsun ! Ama şu haline bak ! Ama hiçbir yere gitmiyor !