Wish I may, wish I might
– keşke yapabilsem, keşke yapabilseydim
Find my one true love tonight.
– bu gece gerçek aşkımı bulabilseydim
Do you think that he
– sence o
Could be you?
– sen olabilir miydin?
If I pray really tight,
– eğer çok iyi dua edersem
Get into a fake bar fight,
– sahte bir bar kavgasına karışsam
While I’m walking down
– caddeden aşağı
The avenue.
– yürürken
If I lay really quiet,
– Gerçekten sessiz kalırsam
I know that what I do isn’t right,
– biliyorum yaptığımın yanlış olduğunu
I can’t stop what I
– durduramıyorum yapmayı
Love to do.
– sevdiğim şeyi
So I murder love in the night,
– o yüzden geceleyin aşkı öldürüyorum
Watching them fall one by one they fight,
– onların savaşarak birer birer düşüşünü izliyorum
Do you think you’ll
– sence sen de
Love me too, ooh, ooh?
– beni sevecek misin, ooh, ooh?
Baby, I’m a sociopath,
– bebek ben bir sosyopatım
Sweet serial killer.
– tatlı bir seri katilim
On the warpath,
– savaşyolunda
‘Cause I love you
– çünkü seni seviyorum
Just a little too much.
– sadece birazcık fazla
I love you just
– seni seviyorum
A little too much.
– sadece birazcık fazla
(Much, much, much).
– (fazla, fazla, fazla)
You can see me
– beni görebilirsin
Drinking cherry cola,
– kirazlı kola içerken
Sweet serial killer.
– tatlı seri katil
I left a love note,
– bir aşk notu bıraktım
Said you know I love,
– dedim ki sevdiğimi biliyorsun
The thrill of the rush.
– saldırının heyecanını
You know I love,
– biliyorsun sevdiğimi
The thrill of the rush.
– saldırının heyecanını
(Rush, rush, rush).
– (saldırı, saldırı, saldırı)
(You send me right to heaven),
– (beni direkt cennete yolladın)
Sweet serial killer,
– tatlı seri katil
(I guess I’ll see him over).
– (sanırım onun sonunu göreceğim)
Do it for the thrill of the rush,
– onu saldırının heyecanı için yapıyorum
Love you just a little too much, much.
– seni sadece birazcık fazla seviyorum, fazla
(You send me right to heaven),
– (beni direkt cennete yolladın)
Sweet serial killer,
– tatlı seri katil
(I guess I’ll see him over).
– (sanırım onun sonunu göreceğim)
I love you just a little too much,
– seni sadece birazcık fazla seviyorum
Love you just a little too much, much.
– seni sadece birazcık fazla seviyorum, fazla
My black fire’s burning bright,
– siyah ateşim parlak yanıyor
Maybe I’ll go out tonight.
– belki bu gece dışarı çıkacağım
We can paint the town
– şehri boyayabiliriz
In blue.
– maviye
I’m so hot, I ignite,
– çok sıcak hissediyorum, tutuşuyorum
Dancing in the dark and I shine.
– karanlıkta dans ediyorum ve parlıyorum
Like a light I’m
– bir ışık gibi ben
Luring you.
– seni çekiyorum
Sneak up on you, really quiet,
– sinsice sana sokuluyorum, sahiden sessizce
Whisper “Am I what your heart desires?”
– fısıldıyorum “ben kalbinin arzu ettiği miyim?”
I could be your
– senin ustan
Ingenue.
– olabilirdim
Keep you safe and inspired,
– seni güvende tutar ve ilham verirdim
Baby, let your fantasies unwind.
– bebek, bırak fantezilerin çözülsün
We can do what you
– sen ne istersen
Want to do, ooh, ooh.
– yapabiliriz