It’s been a long time since you’re gone
– Sen öldüğünden beri uzun zaman oldu
Still filled up with the scent of your warmth
– Hala sıcaklığının kokusuyla dolup taşıyorsun.
And staring at a blank wall
– Ve boş bir duvara bakıyor
Drawing what’s been natural
– Doğal olanı çizmek
Gets way more vivid when I’m lost
– Kaybolduğumda çok daha canlı oluyor.
Just wandering in the crowd where I’m standing
– Sadece durduğum yerde kalabalığın içinde dolaşıyorum.
No matter how much it sways
– Ne kadar sallanırsa sallansın
Listening to the songs we used to relay
– Eskiden aktardığımız şarkıları dinliyorduk.
(And I know)
– (Ve biliyorum)
Nothing will change
– Hiçbir şey değişmeyecek
Done counting down the reasons
– Nedenleri geri saymayı bitirdi
Honestly, wanting to say
– Açıkçası, isteyen demek
Nobody else would need you to stay
– Kimse kalmak için ihtiyacınız olacak
But any chance it might’ve been too late, too late
– Ama çok geç olmuş olabilir, çok geç
Could’ve been obvious
– Açık olabilirdi
No time to blame
– Suçlayacak zaman yok
All I want is having you in my day
– Tek istediğim seni günümde görmek.
The days are emptier without you
– Sensiz günler daha boş
It’s just me on my side
– Yanımda benim.
But when my arms are around you
– Ama kollarım senin yanındayken
There’s nothing else to crave
– Özlem duyacak başka bir şey yok
You don’t know, you don’t know I want it this way
– Bilmiyorsun, bu şekilde istediğimi bilmiyorsun.
As the leaves fall down, I wish it not to snow
– Yapraklar düşerken, kar yağmamasını diliyorum
Dying for it to come
– Gelmesi için can atıyor
Back in my days, I was used to being all alone
– Eskiden yapayalnız olmaya alışmıştım.
The sky gets ethereal for the things
– Gökyüzü şeyler için doğaüstü olur
No longer living in chains
– Artık zincirler içinde yaşamıyorum
Hours passing by in a minute, mhm
– Bir dakika içinde saatler geçiyor, mhm
But I need to say (Oh, I feel so lost)
– Ama şunu söylemeliyim ki (Oh, kendimi çok kaybolmuş hissediyorum)
Nobody else would need you to stay
– Kimse kalmak için ihtiyacınız olacak
But any chance it might’ve been too late, too late
– Ama çok geç olmuş olabilir, çok geç
Could’ve been obvious
– Açık olabilirdi
No time to blame
– Suçlayacak zaman yok
All I want is having you in my day
– Tek istediğim seni günümde görmek.
Mhm, mhm
– Mhm, mhm
Mhm, mhm
– Mhm, mhm
Kategoriler