(Okay, one, two, three, four)
– (Tamam, bir, iki, üç, dört)
It was Valentine’s and you were smilin’ ’til I broke the news
– Valentine’indi ve ben haberi verene kadar gülümsüyordun.
You must’ve hated to hear that truth, that I was leaving
– Bu gerçeği duymaktan nefret etmiş olmalısın, ben gidiyordum.
‘Cause now you’re raising your voice and you’re hiding your face
– Çünkü şimdi sesini yükseltiyorsun ve yüzünü saklıyorsun.
Even if I had a choice, I don’t think that I would stay, I would go
– Başka seçeneğim olsa bile, kalacağımı sanmıyorum, giderdim.
My mom told me this morning that your dad might be coming home
– Bu sabah annem bana babanın eve gelebileceğini söyledi.
Right person, wrong time
– Doğru kişi, yanlış zaman
You best believe when I say it
– Söylediğimde en iyi sen inanırsın.
I haven’t felt this way in a long, long time
– Uzun zamandır böyle hissetmemiştim.
6 Dogs by the seaside, think of you when they play it
– Deniz kenarındaki 6 Köpek, oynadıklarında seni düşünürler.
For a, for a long, long time, and that’s alright
– Uzun, uzun bir süre ve sorun değil.
My friends all ask what’s on my mind
– Arkadaşlarım hep aklımda ne olduğunu soruyor.
And I can’t lie, it’s you sometimes
– Ve yalan söyleyemem, bazen sensin
So I just smile, think of you and I
– Gülümsüyorum, seni ve beni düşünüyorum.
How do we always end up right back here
– Nasıl oluyor da hep buraya geri dönebiliyoruz
In my bedroom with windows that aren’t quite clear?
– Yatak odamda tam olarak belli olmayan pencerelerle mi?
I know that you regret the things you said
– Söylediklerine pişman olduğunu biliyorum.
I hope that you’re a mess and I’m up ten
– Umarım sen bir pisliksin ve ben on numarayım.
Oh no, I can’t help but hate the cold
– Oh hayır, yardım edemem ama soğuktan nefret ediyorum
I told my mom this morning that I’m never coming home
– Bu sabah anneme asla eve dönmeyeceğimi söyledim.
Right person, wrong time
– Doğru kişi, yanlış zaman
You best believe when I say it
– Söylediğimde en iyi sen inanırsın.
I haven’t felt this way in a long, long time
– Uzun zamandır böyle hissetmemiştim.
6 Dogs by the seaside, think of you when they play it
– Deniz kenarındaki 6 Köpek, oynadıklarında seni düşünürler.
For a, for a long, long time, and that’s alright
– Uzun, uzun bir süre ve sorun değil.
My friends all ask what’s on my mind
– Arkadaşlarım hep aklımda ne olduğunu soruyor.
And I can’t lie, it’s you sometimes
– Ve yalan söyleyemem, bazen sensin
So I just smile, think of you and I
– Gülümsüyorum, seni ve beni düşünüyorum.
And I, I, I, yeah, fuck
– Ve ben, ben, ben, evet, siktir
Then you called me up, you said you hated me
– Sonra beni aradın, benden nefret ettiğini söyledin.
Although I’m not upset, I’d love to reconnect sometime
– Üzgün olmasam da, bir ara tekrar bağlanmayı çok isterim.
We could chit and chat ’bout this and that
– Bununla ve bununla ilgili sohbet edip sohbet edebiliriz.
I could fuck with your head like you fuck with mine
– Sen benimkiyle sikiştiğin gibi ben de senin kafanla sikişebilirim.
Call me up, wish you hadn’t dated me
– Beni ara, keşke benimle çıkmasaydın.
Although I’m not surprised, I wish you didn’t have to lie
– Şaşırmasam da keşke yalan söylemene gerek kalmasaydı.
We go tit for tat ’bout each other’s past
– Birbirimizin geçmişi için baştankara gidiyoruz.
You can tell me you hate me baby, that’s just fine
– Benden nefret ettiğini söyleyebilirsin bebeğim, sorun değil.
The Black Paintings are on the walls
– Duvarlarda Siyah Tablolar var.
From the last time you gave me a call
– Beni en son aradığın zamandan beri
To my last dime, I really gave you it all
– Son kuruşuma kadar hepsini sana verdim.
We used to pass time, now we’re just strangers, oh God
– Eskiden zaman geçirirdik, şimdi sadece yabancıyız, Tanrım
I hate this part more than I thought I would
– Bu kısımdan düşündüğümden daha fazla nefret ediyorum.
It’s far too hard, I think I should
– Bu çok zor, sanırım yapmalıyım.
Go back to bed, go back to bed, go back to bed
– Yatağına dön, yatağına dön, yatağına dön
Then you called me up, you said you hated me
– Sonra beni aradın, benden nefret ettiğini söyledin.
Although I’m not upset, I’d love to reconnect sometime
– Üzgün olmasam da, bir ara tekrar bağlanmayı çok isterim.
We could chit and chat ’bout this and that
– Bununla ve bununla ilgili sohbet edip sohbet edebiliriz.
I could fuck with your head like you fuck with mine
– Sen benimkiyle sikiştiğin gibi ben de senin kafanla sikişebilirim.
Call me up, wish you hadn’t dated me
– Beni ara, keşke benimle çıkmasaydın.
Although I’m not surprised, I wish you didn’t have to lie
– Şaşırmasam da keşke yalan söylemene gerek kalmasaydı.
We go tit for tat ’bout each other’s past
– Birbirimizin geçmişi için baştankara gidiyoruz.
You can tell me you hate me baby, that’s just fine
– Benden nefret ettiğini söyleyebilirsin bebeğim, sorun değil.
Kategoriler