La verità è che l’amore mi ha bruciato
– Gerçek şu ki aşk beni yaktı
Quand’ero piccolo l’amore mi ha scottato
– Küçükken aşk beni yaktı.
E me ne stavo seduto sul mio prato
– Bahçemde oturuyordum.
A guardare le stelle nel cielo
– Gökyüzündeki yıldızlara bakmak
La verità è che l’amore mi ha bruciato
– Gerçek şu ki aşk beni yaktı
Quand’ero piccolo l’amore mi ha scottato
– Küçükken aşk beni yaktı.
E ora sono seduto sul mio prato
– Ve şimdi çimlerimin üzerinde oturuyorum
A guardare una rosa che cresce
– Bir gülün büyümesini izlemek
La verità è che io non ho amato
– Gerçek şu ki sevmedim.
Quand’ero piccolo io non ho amato
– Küçükken sevmezdim.
E ora starò da solo a guardare
– Ve şimdi yalnız olacağım.
L’aria del mare senza più tornare
– Geri dönmeden Deniz havası
E fermerò il tempo e lo spazio
– Ve zaman ve mekanı durduracağım
E con lo sguardo attento guarderò lontano niente
– Ve dikkatli bir bakışla hiçbir şeye bakmayacağım
(Ehi tu, che squadra tieni?)
– (Hey sen, hangi takımın var?)
(Una di Marte, non so se la conosci)
– (Mars’tan biri, onu tanıyıp tanımadığını bilmiyorum)
(E invece sì, il Marxian)
– (Ve evet, Marksist)
(Cavolo, non lo immaginavo!)
– (Dostum, hayal etmedim!)
(Va beh, mi ci vuole un ghiacciolo)
– (Eh, bir popsicle ihtiyacım var)
(Sì, proprio non immaginavo)
– (Evet, sadece hayal etmedim)
(Ma tu come ti chiami?)
– (Ama adın ne?)
Prima viene la pietra
– Önce taş geliyor
Che non beve e non mangia
– Kim içmez ve yemez
Poi viene il cielo
– Ve sonra gökyüzü geliyor
Il cielo che non ha la forma
– Şekli olmayan gökyüzü
Poi viene l’albero
– Sonra ağaç geliyor
Che non teme l’inverno
– Kim kış korkmuyor
Poi viene il sole
– Sonra güneş geliyor
Il sole che mai si spegne
– Asla sönmeyen Güneş
Poi una lucertola
– Sonra bir kertenkele
Che sta sul muro in campagna
– Kim ülkede duvarda duruyor
Poi una coccinella
– Sonra bir Uğur böceği
Che vola di fiore in fiore, na-na
– Çiçekten çiçeğe uçmak, na-na
E vorrei essere il sole
– Ve keşke güneş olsaydım
Che sta scaldando una ragazza
– Kim bir kız ısınıyor
Che prende il sole sulla spiaggia
– Sahilde güneşlenmek
Ed è lucente e splendente
– Ve parlıyor ve parlıyor
La verità è che la musica mi ha salvato
– Gerçek şu ki, müzik beni kurtardı
Quand’ero piccolo la musica mi ha salvato
– Küçükken müzik beni kurtardı.
E me ne stavo seduto sul mio prato
– Bahçemde oturuyordum.
Ad ascoltare il mangiadischi cantare
– Mangiadischi şarkı dinlemek için
La verità è che la musica mi ha salvato
– Gerçek şu ki, müzik beni kurtardı
Quand’ero piccolo la musica mi ha salvato
– Küçükken müzik beni kurtardı.
E ascoltavo mia madre parlare
– Annemin konuşmasını dinliyordum.
Mio fratello giocare e l’universo a girare
– Kardeşim oynuyor ve evren dönüyor
E me ne stavo da solo a sognare
– Ve yalnız bir rüya gördüm
In ripostiglio a giocare, coi soldatini a giocare
– Oynamak için küçük askerler ile oynamak için dolaba
Kategoriler