What more do you want from me
– Benden daha ne istiyorsun?
When the past is proof of your love
– Geçmiş aşkının kanıtıyken
And I don’t have the courage
– Ve benim cesaretim yokken
To escape from the pain forever
– Sonsuza kadar bu acıdan kaçmak için.
It’s too much of me to ask
– Benim için çok fazla
For us to continue in this hypocrisy
– Bu ikiyüzlülüğü sürdürmeyi istemek
How much longer will I be able to live
– Ne kadar uzun süre yaşamaya devam edebilirim
In the same lie
– Aynı yalanın içinde
No, don’t go around bragging, no
– Hayır, artık böbürlenip durma, hayır
That you’ve stolen my heart
– Kalbimi çalmış olmanla
And I have nothing more [to give]
– Ve (verecek) daha fazla bir şeyim kalmadı.
Yes, I’d rather be the loser
– Evet, kaybeden olmayı tercih ederdim
The one who has given you everything
– Sana her şeyi veren biri olmayı
And I have nothing more [to give]
– Ve (verecek) daha fazla bir şeyim kalmadı
I have nothing more [to give]…
– (Verecek) daha fazla bir şeyim kalmadı.
I can no longer continue
– Daha fazla sürdüremem
Resisting that strange sensation
– Bu tuhaf duyduya direnmeyi
It chills [over] my skin
– Bu benim tenimi ürpertiyor
Like the winter out of season
– Zamansız gelen kış gibi
Your gaze and my gaze
– Bakışların ve bakışlarım
Ignoring each other in the distance
– Birbirimizi uzaktan görmezden gelen
All has become meaningless
– Hepsi gitgide anlamsızlaşıyor
And emptiness is better than forgetting
– Ve boşluk unutmaktan daha iyidir
I prefer to let you go
– Gitmene izin vermeyi tercih ederim
Than to be your prisoner
– Senin esirin olmak yerine
And don’t go around
– Ve asla geri dönme
Claiming to be the mistress of my emotions
– Duygularımın metresi olduğunu iddia ederek
What more do you want from me
– Benden daha ne istiyorsun
When the past is proof of your love
– Geçmiş aşkının kanıtıyken