I’ve got a record player that was made in 2014
– 2014’te yapılmış bir plak çalarım var.
Dyed my hair blue, it came out a seasick sort of green
– Saçımı maviye boyadım, deniz tutmuş bir çeşit yeşil çıktı
I like vintage dresses when they fall just below my knees
– Dizlerimin hemen altına düştüklerinde vintage elbiseleri severim.
I pretend I scraped them climbing in the trees
– Onları ağaçlara tırmanırken kazımış gibi yapıyorum.
Sometimes, I think all I’m ever doing is (Trees)
– Bazen, sanırım tek yaptığım şey (Ağaçlar)
Trying to convince myself I’m alive (Trees)
– Kendimi hayatta olduğuma ikna etmeye çalışıyorum (Ağaçlar)
Sometimes, I think all I’m ever doing is (Trees)
– Bazen, sanırım tek yaptığım şey (Ağaçlar)
Trying to convince myself I’m alive (Trees)
– Kendimi hayatta olduğuma ikna etmeye çalışıyorum (Ağaçlar)
Wipe my eyes and cut me off (Wipe my eyes, I’m crying)
– Gözlerimi sil ve beni kes (Gözlerimi sil, ağlıyorum)
I’m just crying for attention (For attention)
– Sadece dikkat çekmek için ağlıyorum (Dikkat çekmek için)
Wish I’d been a teenage rebel (A teenage rebel)
– Keşke genç bir asi olsaydım (Genç bir asi)
Never even got detention
– Hiç ceza almış bile
I don’t really love you
– Seni gerçekten sevmiyorum.
I just said that for a change of pace
– Sadece hız değişikliği için söyledim
I’m sorry, sometimes I don’t recognize my face
– Üzgünüm, bazen yüzümü tanıyamıyorum.
I’ve got a record player that was made in 2014
– 2014’te yapılmış bir plak çalarım var.
Dyed my hair blue, it came out a seasick sort of green
– Saçımı maviye boyadım, deniz tutmuş bir çeşit yeşil çıktı
I like vintage dresses when they fall just below my knees
– Dizlerimin hemen altına düştüklerinde vintage elbiseleri severim.
I pretend I scraped them climbing in the trees
– Onları ağaçlara tırmanırken kazımış gibi yapıyorum.
Sometimes, I think all I’m ever doing is (Trees)
– Bazen, sanırım tek yaptığım şey (Ağaçlar)
Trying to convince myself I’m alive (Trees)
– Kendimi hayatta olduğuma ikna etmeye çalışıyorum (Ağaçlar)
Sometimes, I think all I’m ever doing is (Trees)
– Bazen, sanırım tek yaptığım şey (Ağaçlar)
Trying to convince myself I’m alive (Trees)
– Kendimi hayatta olduğuma ikna etmeye çalışıyorum (Ağaçlar)
I need a dictionary
– Bir sözlüğe ihtiyacım var
Someone look me up and define me
– Biri bana bakıp beni tanımlasın
Please remind me who I’m supposed to be around you
– Lütfen bana senin yanında kim olmam gerektiğini hatırlat.
So you will do what I want you to
– Yani benim istediğimi yapacaksın.
I’m always winning the wrong game
– Hep yanlış oyunu kazanıyorum.
I don’t remember my real name
– Gerçek adımı hatırlamıyorum.
I’ve got a record player that was made in 2014
– 2014’te yapılmış bir plak çalarım var.
Dyed my hair blue, it came out a seasick sort of green
– Saçımı maviye boyadım, deniz tutmuş bir çeşit yeşil çıktı
I like vintage dresses when they fall just below my knees
– Dizlerimin hemen altına düştüklerinde vintage elbiseleri severim.
I pretend I scraped them climbing in the trees
– Onları ağaçlara tırmanırken kazımış gibi yapıyorum.
Sometimes I think all I’m ever doing is (Trees)
– Bazen tek yaptığım şeyin (Ağaçlar) olduğunu düşünüyorum.
Trying to convince myself I’m alive (Trees)
– Kendimi hayatta olduğuma ikna etmeye çalışıyorum (Ağaçlar)
Sometimes I think all I’m ever doing is (Trees)
– Bazen tek yaptığım şeyin (Ağaçlar) olduğunu düşünüyorum.
Trying to convince myself I’m alive (Trees)
– Kendimi hayatta olduğuma ikna etmeye çalışıyorum (Ağaçlar)
I’ve got a record player that was made in 2014
– 2014’te yapılmış bir plak çalarım var.
Dyed my hair blue, it came out a seasick sort of green
– Saçımı maviye boyadım, deniz tutmuş bir çeşit yeşil çıktı
I like vintage dresses when they fall just below my knees
– Dizlerimin hemen altına düştüklerinde vintage elbiseleri severim.
I pretend I scraped them climbing in the trees
– Onları ağaçlara tırmanırken kazımış gibi yapıyorum.
I’ve got a record player that was made in 2014 (Trees)
– 2014’te yapılmış bir plak çalarım var (Ağaçlar)
Dyed my hair blue, it came out a seasick sort of green (Trees)
– Saçımı maviye boyadım, deniz tutmuş bir çeşit yeşil çıktı (Ağaçlar)
I like vintage dresses when they fall just below my knees (Trees)
– Dizlerimin hemen altına düştüklerinde vintage elbiseleri severim (Ağaçlar)
I pretend I scraped them climbing in the trees (Trees)
– Onları ağaçlara tırmanırken kazıdığımı farz ediyorum.
Kategoriler