Ah, ah (What? What?)
– Ah, ah (Ne? Ne?)
Like, like, like
– Gibi, gibi, gibi
Like, like, like, like
– Gibi, gibi, gibi, gibi
To say I feel some type of way would be an understatement
– Bir çeşit yol hissettiğimi söylemek bir understatement olurdu
To say I think I’d pass away but we on vacation
– Öleceğimi düşündüğümü söylemek için ama tatildeyiz.
Truth is I feel some kinda hate pointed in my direction
– Gerçek şu ki, bir tür nefretin bana doğru yöneldiğini hissediyorum.
To you, man, I just wanna say I hope you feel better
– Sana diyorum ki, umarım daha iyi hissedersin.
(To say I feel some type of way would be an understatement)
– (Bir çeşit yol hissettiğimi söylemek bir understatement olurdu)
(Truth is I feel some kinda hate pointed in my direction)
– (Gerçek şu ki, bir tür nefretin benim yönüme işaret ettiğini hissediyorum)
Still feel your presence even, even, even when no one, no one, no one’s around
– Hala varlığını hisset, hatta, hiç kimse, hiç kimse, etrafta kimse yokken bile
You, you, you were always on my mind
– Sen, sen, sen hep aklımdaydın.
Half a moment, half a second, my direction’s in the corner of your eye
– Yarım dakika, yarım saniye, yönüm gözünün köşesinde.
Swore ? enough for me to be immortalized
– Yemin mi ettin? ölümsüzleşmem için yeterli
Still feel your presence even, even, even when no one, no one, no one’s around
– Hala varlığını hisset, hatta, hiç kimse, hiç kimse, etrafta kimse yokken bile
You, you, you were always on my mind
– Sen, sen, sen hep aklımdaydın.
Half a moment, half a second, my direction’s in the corner of your eye
– Yarım dakika, yarım saniye, yönüm gözünün köşesinde.
Swore ? enough for me to be immmortalized
– Yemin mi ettin? ölümsüzleştirilmeme yetecek kadar.
This feeling’s almost getting old
– Bu his neredeyse yaşlanıyor.
The same story being told over and over and over
– Aynı hikaye tekrar tekrar anlatılıyor
Too many times in a row, the same lesson I know
– Üst üste çok fazla kez, bildiğim aynı ders
The same lesson I know, I know, I know
– Aynı dersi biliyorum, biliyorum, biliyorum
Too many lights we expose, start shining gold
– Çok fazla ışık açığa çıkarırız, altın parlamaya başlarız
Golden, golden, golden
– Altın, altın, altın
Too many fights in a row, there’s no shame to let go
– Üst üste çok fazla kavga, bırakmaktan utanılacak bir şey yok
Shame to let go
– Gitmesine izin vermek utanç verici
Bleed my win, count my days
– Kan kaybımı, günlerimi say
Hide my face, need my praise
– Yüzümü sakla, övgülerime ihtiyacım var
Leave this place, lead my way
– Burayı terk et, yoluma çık
End my chase, rest my case
– Kovalamacamı bitir, davamı dinlendir
It could’ve been the other stuff, but it just wasn’t us
– Diğer şeyler de olabilirdi ama biz değildik.
The very thought of how you operate; I’m filled up with disgust
– Nasıl çalıştığın düşüncesi; Tiksintiyle doluyum.
I live and die for the cause, nail me to the cross
– Yaşıyorum ve uğrunda ölüyorum, çarmıha çiviliyorum
Take your pity off, maybe listen up
– Acıma duygunu çıkar, belki beni dinle.
I don’t care very much, just about enough (I don’t care)
– Çok fazla umurumda değil, sadece yeterince (umurumda değil)
Yeah, what? Bet they know what’s up with us
– Evet, ne? Bahse girerim bize ne olduğunu biliyorlardır.
Gravity very up, won the World Cup
– Yerçekimi çok yükseldi, Dünya Kupası’nı kazandı
F the world, what? F the world, what?
– Dünya için, ne? Dünya için, ne?
I don’t care very much, just about enough (I don’t care)
– Çok fazla umurumda değil, sadece yeterince (umurumda değil)
Yeah, what? Bet they know what’s up with us
– Evet, ne? Bahse girerim bize ne olduğunu biliyorlardır.
Gravity very up, won the World Cup
– Yerçekimi çok yükseldi, Dünya Kupası’nı kazandı
F the world, what? F the world, what?
– Dünya için, ne? Dünya için, ne?
(Gravity very up, won the World Cup)
– (Yerçekimi çok yükseldi, Dünya Kupasını kazandı)
(What? What? What? What?)
– (Ne? Ne? Ne? Ne?)
(Gravity very up, won the World Cup)
– (Yerçekimi çok yükseldi, Dünya Kupasını kazandı)
(What? What? What? What?)
– (Ne? Ne? Ne? Ne?)
F the world, what? F the world, what?
– Dünya için, ne? Dünya için, ne?
What? What? What? What?
– Ne? Ne? Ne? Ne?
(Gravity very up, won the World Cup)
– (Yerçekimi çok yükseldi, Dünya Kupasını kazandı)
(What? What? What? What?)
– (Ne? Ne? Ne? Ne?)
(F the world, what? F the world, what?)
– (Dünya için, ne? Dünya için, ne?)
Never read the reason, that’s a sign
– Sebebini asla okuma, bu bir işaret
Keep this little secret in your mind
– Bu küçük sırrı aklında tut
Final destination is the sky
– Son varış noktası gökyüzü
Caterpillar dreamt that it could fly
– Tırtıl uçabileceğini hayal etti
Kategoriler