It’s the age of doubt
– Şüphe çağındayız.
And I doubt we’ll figure it out
– Ve bunu çözeceğimizden şüpheliyim.
Is it you or is it me?
– Seni mi yoksa beni mi?
The age of anxiety
– Kaygı yaşı
(Are you talking to me?)
– (Benimle mi konuşuyorsun?)
Fight the fever with TV
– TV ile ateşle savaşın
In the age where nobody sleeps
– Kimsenin uyumadığı çağda
And the pills do nothing for me
– Ve haplar benim için hiçbir şey yapmıyor.
In the age of anxiety
– Kaygı çağında
When I look at you, I see what you want me to
– Sana baktığımda, ne yapmamı istediğini görüyorum.
See what you want me to
– Bak ne yapmamı istiyorsun
When you look at me, you see what I want you to see
– Bana baktığında, görmeni istediğim şeyi görüyorsun.
What I want you to see
– Görmeni istediğim şey
In the age of, living in the age of, living in the age of
– Yaş, çağında yaşıyoruz, bu çağda yaşayan
In the age of, living in the age of, living in the age of
– Yaş, çağında yaşıyoruz, bu çağda yaşayan
It’s a maze (It’s a maze) of mirrors (Of mirrors)
– Bu bir labirent (Bu bir labirent) aynaların (Aynaların)
It’s a hologram of a ghost
– Bu bir hayaletin hologramı.
And you can’t quite touch it
– Ve pek dokunabilir mi
Which is how it hurts us the most
– Bizi en çok bu şekilde incitiyor.
So we keep it all inside (Inside, inside)
– Bu yüzden hepsini içeride tutuyoruz (içeride, içeride)
And hide it deep in a drawer
– Ve bir çekmecenin derinliklerine sakla
Say your prayers tonight
– Bu gece dua et
Someone finds it after the war
– Birisi savaştan sonra bulur.
And when I look at you, I see what you want me to
– Ve sana baktığımda, ne yapmamı istediğini görüyorum.
See what you want me to
– Bak ne yapmamı istiyorsun
When you look at me, you see what I want you to see
– Bana baktığında, görmeni istediğim şeyi görüyorsun.
See what I want you to see is me
– Görmeni istiyorum bana ne olduğunu görmek
In the age of, living in the age of, living in the age of
– Yaş, çağında yaşıyoruz, bu çağda yaşayan
In the age of, living in the age of, living in the age of anxiety
– Çağda yaşamak, çağda yaşamak, kaygı çağında yaşamak
Gotta get the spirit out of me
– İçimdeki ruhu çıkarmalıyım.
This anxiety that’s inside of me
– İçimde olan bu endişe
Gotta get the spirit out of me
– İçimdeki ruhu çıkarmalıyım.
This anxiety that’s inside of me
– İçimde olan bu endişe
Gotta get the spirit out of me (Gotta get the spirit out of me)
– İçimdeki ruhu çıkarmalıyım (İçimdeki ruhu çıkarmalıyım)
This anxiety that’s inside of me, baby (This anxiety that’s inside of me)
– İçimde olan bu endişe bebeğim (İçimde olan bu endişe)
Gotta get the spirit out of me (Gotta get the spirit out of me)
– İçimdeki ruhu çıkarmalıyım (İçimdeki ruhu çıkarmalıyım)
This anxiety that’s inside of me, baby (This anxiety that’s inside of me)
– İçimde olan bu endişe bebeğim (İçimde olan bu endişe)
‘Cause I can’t stop crying and I really think I mean it
– Çünkü ağlamayı kesemiyorum ve gerçekten ciddi olduğumu düşünüyorum.
But the tears mean nothing to me
– Ama gözyaşlarının benim için hiçbir anlamı yok.
Another lost alien arriving on my spaceship
– Uzay gemime gelen başka bir kayıp uzaylı
In the age of anxiety (Anxiety)
– Kaygı çağında (Kaygı)
And we can’t stop crying and we really think we mean it
– Ve ağlamayı kesemiyoruz ve gerçekten ciddi olduğumuzu düşünüyoruz
But the tears just fall on the sheet (Anxiety)
– Ama gözyaşları sadece çarşafın üzerine düşer (Endişe).
Another lost soul just trying to feel something
– Başka bir kayıp ruh sadece bir şeyler hissetmeye çalışıyor
Trying to feel something, trying to feel something in the age of (Anxiety)
– Bir şeyler hissetmeye çalışmak, (Kaygı) çağında bir şeyler hissetmeye çalışmak
Gotta get the spirit out of me
– İçimdeki ruhu çıkarmalıyım.
This anxiety that’s inside of me
– İçimde olan bu endişe
For me
– Benim için
(Gotta get the spirit out of me)
– (Ruhu içimden atmalıyım)
Are you talking to me or about me? (This anxiety that’s inside of me)
– Beni ya da benimle konuşuyorsun? (İçimdeki bu endişe)
(Gotta get the spirit out of me)
– (Ruhu içimden atmalıyım)
Am I talking to you or about you?
– Seninle mi konuşuyorum yoksa senin hakkında mı?
(This anxiety that’s inside of me)
– (İçimdeki bu endişe)
It’s all about you
– Her şey seninle ilgili
It’s not about you
– Bu seninle ilgili değil
It’s all about you
– Her şey seninle ilgili
It’s not about you
– Bu seninle ilgili değil
It’s all about you
– Her şey seninle ilgili
It’s not about you
– Bu seninle ilgili değil
Kategoriler