Autumn leaves under frozen souls,
– Donmuş ruhların altında sonbahar yaprakları
Hungry hands turning soft and old,
– Aç eller yumuşak ve yaşlı dönüyor,
My hero crying as we stood out there in the cold,
– Kahramanım biz orada soğukta dururken ağlıyor,
Like these autumn leaves I don’t have nothing to hold.
– Bu sonbahar yaprakları gibi tutacak hiçbir şeyim yok.
Handsome smiles wearing handsome shoes,
– Güzel ayakkabılar giyen yakışıklı gülümsemeler,
Too young to say, though I swear he knew,
– Söyleyemeyecek kadar genç, yemin ederim bildiği halde
And I hear him singing while he sits there in his chair,
– Ve sandalyesinde otururken şarkı söylediğini duyuyorum
While these autumn leaves float around everywhere.
– Bu sonbahar yaprakları her yerde yüzerken.
And I look at you, and I see me,
– Ve sana bakıyorum ve kendimi görüyorum
Making noise so restlessly,
– Huzursuzca gürültü yapmak
But now it’s quiet and I can hear you sing,
– Ama şimdi sessiz ve şarkı söylediğini duyabiliyorum
‘My little fish don’t cry, my little fish don’t cry.
– Benim küçük balığım ağlamaz, benim küçük balığım ağlamaz.
Autumn leaves are fading now,
– Benim küçük balığım ağlamaz, benim küçük balığım ağlamaz.
That smile that I’ve lost, well I’ve found some how,
X- Kaybettiğim o gülümseme, nasıl olduğunu buldum
Because you still live on in my fathers eyes,
– Çünkü hala babamın gözlerinde yaşıyorsun
These autumn leaves, oh these autumn leaves,
– Bu sonbahar yaprakları, ah bu sonbahar yaprakları
Oh these autumn leaves are yours tonight.
– Oh bu sonbahar yaprakları bu gece senin