I’m so proud of you
– Seninle gurur duyuyorum
Uh, I’m, I’m so proud of you, I’m sick right now
– Seninle gurur duyuyorum, şu an hastayım.
I, I feel sick
– Ben hasta hissediyorum
Uh, it’s, it’s so crazy, I feel, uh, I really feel like this is a dream
– Ah, bu, bu çok çılgınca, hissediyorum, uh, gerçekten bunun bir rüya olduğunu hissediyorum
And, I’ll tell you ’bout it when I wake up
– Ve uyandığımda sana anlatacağım.
Say you wanna be just friends, just friends
– İster sadece arkadaşız, sadece arkadaşız demek
But I plan to make it more
– Ama daha fazlasını yapmayı planlıyorum.
See you and I can’t stop starin’, I miss us
– Seni görüyorum ve bakmaktan kendimi alamıyorum, bizi özlüyorum.
Say you wanna be just friends, but I can’t, no, oh, oh (No, oh)
– Sadece arkadaş olmak istediğini söyle, ama yapamam, hayır, oh, oh (Hayır, oh)
Either love me (Me)
– Ya beni sev (Beni)
Or I gotta leave (Oh-oh-oh)
– Ya da gitmeliyim (Oh-oh-oh)
Slide, slide through (Slide)
– Kaydır, kaydır (Kaydır)
Decide if I am worth the time I caused you
– Sana sebep olduğum zamana değip değmeyeceğime karar ver
Let me know or let me go
– Haber ver ya da gitmeme izin ver
Try, try to
– Deneyin, deneyin
To find if I am worth the time I caused you
– Sana sebep olduğum zamana değip değmeyeceğimi bulmak için
Let me know or let me go
– Haber ver ya da gitmeme izin ver
Let me go
– Bırak gideyim
Back and forth, I’m exhausted
– İleri geri, yorgunum.
Girl, you know I got options
– Kızım, seçeneklerim olduğunu biliyorsun.
But I miss it too much to stop it
– Ama çok fazla durmasını özledim
Too much to stop
– Durmak için çok fazla
‘Cause when I see you
– Çünkü seni gördüğümde
The memories of (Memories, yeah, yeah)
– Anılar (Anılar, evet, evet)
The time that we touched
– Dokunduğumuz zaman
So I gotta leave, unless you want me
– Beni istemiyorsan gitmem gerek.
Slide, slide through (Slide)
– Kaydır, kaydır (Kaydır)
Decide if I am worth the time I caused you
– Sana sebep olduğum zamana değip değmeyeceğime karar ver
Let me know or let me go
– Haber ver ya da gitmeme izin ver
Try, try to
– Deneyin, deneyin
To find if I am worth the time I caused you
– Sana sebep olduğum zamana değip değmeyeceğimi bulmak için
Let me know or let me go
– Haber ver ya da gitmeme izin ver
Let me go
– Bırak gideyim
Yeah, yeah
– Evet, Evet
Oh
– Ey
People make mistakes
– İnsanlar hata yapar
People don’t always agree with each other
– İnsanlar her zaman birbirleriyle aynı fikirde olmazlar.
Keep that in mind
– Unutmayın
GIVEON
– GİVEON
You hear me, son?
– Beni duyuyor musun evlat?
Kategoriler