I’m sorry, mother… I’m sorry, I let you down
– Üzgünüm anne. Üzgünüm, seni hayal kırıklığına uğrattım.
Well, these days I’m fine – No these days I tend to lie
– Pekala, bu günlerde iyiyim – Hayır, bu günlerde yalan söylemeye meyilliyim.
I’ll take the West train, just by the side of Amsterdam
– Batı trenine bineceğim, tam Amsterdam’ın kıyısında
Just by my left brain, just by the side of the Tin man
– Tam beynimin sol tarafının kıyısında, tam Teneke Adam’ın yanında.
I’m sorry, brother… I’m sorry, I let cha down
– Üzgünüm, kardeşim. Üzgünüm, seni hayal kırıklığına uğrattım.
Well, these days you’re fine – No these days you tend to lie
– Pekala, bu günlerde iyisin. – Hayır, bu günlerde yalan söylemeye meyillisin.
You’ll take the West train, just by the side of Amsterdam
– Batı trenine bineceksin, tam Amsterdam’ın kıyısında
Just by your left brain, just by the side of the Tin man
– Tam beyninin sol tarafının kıyısında, tam Teneke Adam’ın yanında.
Your time will come if you wait for it, if you wait for it
– Zamanın gelecek, eğer beklersen, eğer beklersen.
It’s hard, believe me… I’ve tried
– Bu zor, inan bana… Ben denedim.
But I keep coming up short
– Ama bir türlü beceremiyorum.
I’m sorry, lover… You’re sorry; I bring you down
– Üzgünüm, sevgili. Üzgünsün, seni mutsuz ediyorum.
Well, these days I try and these days I tend to lie
– Pekala, bu günlerde deniyorum ve bu günlerde yalan söylemeye meyilliyim.
Kinda thought I was a mystery and then I thought I wasn’t meant to be
– Bir gizem olduğumu düşünür gibi oldum ve sonra kısmet değilmiş diye düşündüm.
You said yourself fantastically, “Congratulations you were all alone”
– Senin fevkalade biçimde söylediğin gibi, “tebrikler, tamamıyla yalnızdın”.
Your time will come if you wait for it, if you wait for it
– Zamanın gelecek, eğer beklersen, eğer beklersen.
It’s hard, believe me… I’ve tried
– Bu zor, inan bana, ben denedim.
Your time will come if you wait for it, if you wait for it
– Zamanın gelecek, eğer beklersen, eğer beklersen.
It’s hard, believe me… I’ve tried
– Bu zor, inan bana, ben denedim.
But the rain won’t fall for the both of us
– Ama yağmur ikimiz için yağmayacak.
The sun won’t shine on the both of us
– Güneş ikimizin üzerinde parlamayacak.
Believe me when I say, that I wouldn’t have it any other way
– İnan ki bunun başka türlü olmasını istemezdim.
Your time will come if you wait for it, if you wait for it
– Zamanın gelecek, eğer beklersen, eğer beklersen.
It’s hard, believe me… I’ve tried
– Bu zor, inan bana, ben denedim.
But I won’t wait much longer ’cause these walls they’re crashing down
– Ama ben artık fazla beklemeyeceğim, çünkü bu duvarlar, onlar çöküyor
And I won’t wait much longer ’cause these walls they’re crashing down
– Ama ben artık fazla beklemeyeceğim, çünkü bu duvarlar, onlar çöküyor
And I keep coming up short
– Ve ben bir türlü beceremiyorum