Are you saying we can’t talk?
– Konuşamayacağımızı mı söylüyorsun?
Are you saying we’re not talking?
– Konuşmuyoruz mu diyorsun?
What are you saying?
– Ne diyorsun?
What are you saying?
– Ne diyorsun?
I’m saying:
– Diyorum ki:
I feel bad, that you feel bad
– Ben kötü hissediyorum, sen kötü hissediyorsun
About me feeling bad, about you feeling bad
– Benim kötü hissettiğim hakkında, senin kötü hissettiğin hakkında
About what I said, about what you said
– Ne dedim, ne dedin
About me not being able to share a feeling
– Bir duyguyu paylaşamamam hakkında
If I thought that what you thought
– Eğer senin düşündüğün gibi düşünseydim
Was that I hadn’t thought about sharing my thoughts
– Düşüncelerimi paylaşmayı hiç düşünmemiş miydim?
Then my reaction to your reaction, to my reaction
– O zaman senin tepkine benim tepkim, benim tepkime
Would have been more revealing
– Daha açıklayıcı olurdu
I was afraid that you’d be afraid
– Senin korkacağından korkuyordum.
If I told you that I was afraid of intimacy
– Sana samimiyetten korktuğumu söyleseydim
If you don’t have a problem with my problem
– Eğer benim sorunumla ilgili bir sorunun yoksa
Maybe the problem’s simply co-dependency
– Belki de sorun sadece birlikte bağımlılıktır
Yes I know, that now you know
– Evet biliyorum, artık biliyorsun
That I didn’t know, that you didn’t know
– Benim bilmediğimi, senin bilmediğini
That when I said, “No,” I meant, “Yes, I know”
– “Hayır” dediğimde, “Evet, biliyorum” demek istemiştim.
And that now I know that you knew, that I knew you adored me
– Ve şimdi senin bildiğini biliyorum, bana taptığını biliyordum
I was wrong to—
– Yanılmışım—
Say you were wrong to—
– Yanıldığını söyle—
Say I was wrong about—
– Hakkında yanılmışım demek —
You being wrong
– Yanlış olduğun
When you rang to say that—
– Bunu söylemek için aradığında—
The ring was the wrong thing to bring—
– Yüzük getirilecek yanlış şeydi.—
If I meant what I said
– Eğer söylediklerimde ciddiysem
When I said, “Rings bored me”
– “Yüzükler beni sıktı” dediğimde
I’m not mad that you got mad that I got mad
– Deli var deli var deli değilim
When you said I should go drop dead
– Ölmem gerektiğini söylediğinde
If I were you and I’d done what I’d done
– Yerinde olsam ve yaptığım şeyi yapsaydım
I’d do what you did
– Senin yaptığını yapardım
When I gave you the ring
– Yüzüğü sana verdiğimde
Having said what I said
– Söylediklerimi söyledikten sonra
I feel bad, that you feel bad
– Ben kötü hissediyorum, sen kötü hissediyorsun
I feel badly
– Kendimi kötü hissediyorum
About me feeling bad, about you feeling bad
– Benim kötü hissettiğim hakkında, senin kötü hissettiğin hakkında
about you
– senin hakkında
About what I said, about what you said
– Ne dedim, ne dedin
Feeling badly about me
– Benim hakkımda kötü bir duygu
About me not being able to share a feeling
– Bir duyguyu paylaşamamam hakkında
Feeling badly about you
– Sana kötü hissetmeye
I thought
– Sandım ki
If I thought that what you thought
– Eğer senin düşündüğün gibi düşünseydim
you thought
– sen düşündün
Was that I hadn’t thought about sharing my thoughts
– Düşüncelerimi paylaşmayı hiç düşünmemiş miydim?
I reacted shallowly
– Sığ tepki verdim.
Then my reaction to your reaction, to my reaction
– O zaman senin tepkine benim tepkim, benim tepkime
When I reacted to you
– Sana tepki gösterdiğimde
Would have been more revealing
– Daha açıklayıcı olurdu
I’m not mad
– Deli değilim
You got mad
– Var mı deli
I’m not mad that you got mad that I got mad
– Deli var deli var deli değilim
Go drop dead
– Git geber
When you said I should go drop dead
– Ölmem gerektiğini söylediğinde
If I were you and I’d done what I’d done
– Yerinde olsam ve yaptığım şeyi yapsaydım
If I were you
– Yerinde olsam
I’d do what you did
– Senin yaptığını yapardım
When I gave you the ring
– Yüzüğü sana verdiğimde
But I’m not you
– Ama ben sen değilim
Having said what I said
– Söylediklerimi söyledikten sonra
Said what I said
– Söylediklerimi
But now it’s out in the open
– Ama şimdi açıkta
Now it’s off our chest
– Şimdi göğsümüzden çıktı.
Now it’s 4AM
– Şu an nerede
And we have therapy tomorrow
– Yarın terapimiz var.
It’s too late to screw
– Sevişmek için çok geç
So let’s just get some rest
– O yüzden biraz dinlenelim.
Kategoriler