Son, she said, have I got a little story for you
– Oğlum,senin için kısa bir hikayem varmı dedi
What you thought was your daddy was nothin but a…
– Senin düşüncene göre baban hiç bir sey değildi ama a…
While you were sittin home alone at age thirteen
– Sen on üç yaşında evde oturuyorken
Your real daddy was dyin, sorry you didnt see him, but Im glad we talked…
– Senin gerçek baban ölüyordu, onu göremediğin için üzgünüm, ama konustuğumuz için mutluyum…
Oh i, oh, Im still alive
– Oh ben, oh, hala hayattayım
Hey, i, i, oh, Im still alive
– Hey, ben, ben, oh, hala hayattayım
Hey i, oh, Im still alive
– Hey ben, oh, hala hayattayım
Oh, she walks slowly across a young mans room
– Oh,genç bir adamın odasına doğru yavaşça yürüyor
She said Im ready… for you
– Hazırım dedi… Senin için
I cant remember anything to this very day
– Çoğu gün bununla ilgili hiçbirşey hatırlayamıyorum
cept the look, the look…
– Bakış, o bakışın dışında…
Oh, you know where, now I cant see, I just stare…
– Oh, nerede biliyorsun, şimdi göremiyorum, sadece bakıyorum…
I, Im still alive
– Ben, ben hala hayattayım
Hey i, but, Im still alive
– Hey ben, ama hala hayattayım
Is something wrong, she said
– Bir sorun mu var dedi
Well of course there is
– Tabiki de var
You’re still alive, she said
– Hala hayattasın dedi
Oh, and do I deserve to be
– Oh, ve olmayı hak ediyormuyum?
Is that the question
– Soru bu mu?
And if so…if so…who answers…who answers…
– Ve eğer öyleyse… Öyleyse… Kim cevaplar… Kim cevaplar…
I, Im still alive
– Ben, ben hala hayattayım
Hey i, but, Im still alive
– Hey ben, ama hala hayattayım